Pozitif Psikoloji

Pozitif Psikoloji Nedir ve Neden Önemlidir?

Psikoloji biliminin uğraş alanını büyük ölçüde normal dışı davranışlar ve ruh sağlığı bozuklukları oluşturmuştur. Bundan dolayı psikoloji alanında, sorun çözmeye odaklı bir anlayış ön planda olmuştur. İnsanların olumlu-güçlü özelliklerini, potansiyellerini inceleme ve araştırma ise büyük oranda ihmal edilmiştir. Pozitif psikoloji, bireylerin olumsuz, eksik ve sorunlu yönlerinden çok, olumlu özelliklerine, güçlü yanlarına ve erdemlerine odaklanan bir yaklaşımdır. Bu haliyle de geleneksel psikolojinin kullandığı “hastalık modeli ”ne karşılık, “sağlık modeli”ni temel alır. Bu doğrultuda pozitif psikolojinin amaç ve işlevleri, yaşamı değerli ve yaşanmaya değer kılacak şeyleri araştırmak, insanların olumlu ve güçlü özelliklerine odaklanarak bunları geliştirmek, öznel ve psikolojik iyi oluşu ve yaşam sevincini geliştirmeye çalışmak ve önleyici işleviyle bireylerin ruhsal sorunlar yaşamalarının önüne geçebilmektir.

Pozitif psikoloji nedir, ne değildir?

Pozitif psikoloji insan gelişimiyle ilgili “bilimsel yaklaşım”ı temel alarak araştırma ve uygulamalar yapan bir disiplindir. Pozitif psikoloji ile ilgili farklı bilim insanlarınca ortaya konulmuş tanımlar bulunmaktadır. Seligman ve Csikszentmihalyi’e göre (2000), pozitif psikoloji, insanın işlerlik kazanmasını ve gelişimini, biyolojik, kişisel, ilişkisel, kültürel ve küresel bağlamda çok boyutlu olarak inceleyen bilimsel bir disiplindir. Psikoloji yalnızca patoloji, zayıflık ve hasarlar konusunda çalışan bir bilim değildir; o ayrıca güçler ve erdemlerle de ilgilidir.  Sheldon ve King’e (2001) göre, pozitif psikoloji, sıradan bir insanın güçlü yanlarını ve erdemlerini incelemekten başka bir şey değildir. Gable ve Haidt’e (2005) göre ise, pozitif psikoloji, insanların, grupların ve kurumların en üst düzeyde işlev gösterebilmesi ve gelişmesi için gerekli koşulları ve süreçleri inceleyerek katkıda bulunan bir alandır. Tanımlardan da anlaşılacağı üzere, pozitif psikoloji bireylerin güçlü özelliklerini, erdemlerini ve potansiyellerini ele alan bir yaklaşımdır. Pozitif psikoloji, yaşamı değerli kılan şeylerin ne olduğu ile ilgilenir ve insanları mutluluğa, psikolojik iyi oluşa ve memnuniyete götüren etkenlere odaklanır (The Journal of Positive Psychology, 2005). Başka bir ifadeyle pozitif psikoloji “Nereden?” sorusundan çok “Nereye?” sorusuna cevap arayan biri psikoloji disiplinidir.

Pozitif psikoloji ile ilgili olarak vurgulanması gereken önemli bir nokta, bu yaklaşımın “pop psikoloji” ya da “kişisel gelişim” adı verilen faaliyetlerle bir ilgisinin olmayışıdır. Bilimsellik bu yaklaşımın temelini oluşturmaktadır. Ayrıca pozitif psikoloji, happiyoloji de (mutluluk bilimi) değildir (Peterson, 2006).  Mutluluk bu yaklaşımın en temel araştırma konularından birisidir, ancak bundan çok daha öte, çok daha kapsamlı bir disiplindir. Getirilen eleştirilere rağmen pozitif psikoloji bir “bencil” psikoloji de değildir. İnsanların, toplumların ve kurumların gelişimi için bilgi ve destek sağlayan bir psikoloji yaklaşımıdır (Hefferon ve Boniwell, 2011). Pozitif psikoloji, geleneksel psikolojinin geldiği noktadaki başarılarını ve insanlığa sağladığı katkıları yadsımadığı gibi olumsuz duyguları ve psikolojik sorunları da yok saymaz. Ancak, geleneksel psikolojinin kullandığı “hastalık modeli”ne karşılık, “sağlık modeli”ni kullanır (Bkz Tablo 1).  Buna göre, hastalık modelini kullanan geleneksel yaklaşımın temel amaç ve işlevleri, sorunları çözmek, olumsuzlukları gidermek ve tedavi edicilik olmuştur. Pozitif psikoloji, ise sağlık modelini kullanır. Dünya Sağlık Örgütü’ne (1946) göre sağlık, yalnızca hastalık ve zayıflığın olmaması değil, fiziksel, zihinsel ve sosyal açıdan tam bir iyilik hali olarak tanımlanmıştır. Yine benzer şekilde, mental sağlık (psikolojik iyi oluş),  bireyin kendi yeteneklerinin farkında olması, yaşamında oluşan stresin üstesinden gelebilmesi, iş yaşamında üretken ve faydalı olabilmesi ve yetenekleri doğrultusunda toplumuna katkı yapması’’ olarak tanımlamıştır (WHO, 2004).

Pozitif psikolojinin temel aldığı sağlık modeli de Dünya Sağlık Örgütü’nün tanımıyla örtüşmektedir. Buna göre pozitif psikolojinin işlev ve amaçları da, yaşamı değerli ve yaşanmaya değer kılacak şeyleri araştırmak, insanların olumlu ve güçlü özelliklerine odaklanarak bunları geliştirmek, öznel ve psikolojik iyi oluşu ve yaşam sevincini geliştirmeye çalışmak ve önleyici işleviyle bireylerin ruhsal sorunlar yaşamalarının önüne geçmektir. Bir başka ifadeyle, hastalık modelinde psikolojinin genel amacı bireyleri sıkıntılarından kurtararak eksi sekizden (- 8) sıfır (0) noktasına getirmektir. Pozitif psikolojinin amacı ise bireyleri sıfır (0) noktasından artı sekize (+ 8) getirebilmektir (Gable ve Haidt, 2005).

Bu başlık altında belirtilmesi gereken önemli bir nokta da, pozitif psikolojinin geleneksel psikolojinin bir alternatifi olup olmadığı konusudur. Pozitif psikoloji, geleneksel psikolojinin bir alternatifi değildir, daha çok tamamlayıcısı ve bir alt dalıdır. Bu itibarla da geleneksel psikolojiyi tümüyle “negatif psikoloji” olarak değerlendirme söz konusu olmadığı gibi, önemsiz ve gereksiz görme gibi bir durumda söz konusu değildir.

Pozitif Psikolojinin Amacı

‘İyi yaşam nedir?’, ‘Mutluluk nedir?’, ‘İyilik hali nedir?’ ve ‘Ruh sağlığı yerinde insan kimdir?’ soruları tüm insanlık tarihi boyunca cevabı aranan sorular olmuştur. Bu konuda ilahiyat, felsefe, ekonomi ve psikoloji gibi bilimler görüş ve tezler ortaya koymuş, açıklamalar getirmişlerdir. Ancak bugün bile hala bu konular bir muammadır. Pozitif psikoloji yaklaşımı söz konusu bu sorulara cevap arayan en yeni bilim dalı olarak değerlendirilebilir (Compton, 2005). Bu doğrultuda, pozitif psikolojinin amacı, insanların yaşamda mutluluğu ve hayatın anlamını bulmalarına yardımcı olmaktır (Haidt, 2013). Bir başka ifadeyle insanların daha mutlu ve daha anlamlı bir hayat yaşamalarına katkı sağlamaktır. Bugüne kadar, bu doğrultuda ortaya konulanlar, pozitif psikolojinin insanın iyi oluşuna olumlu katkısını göstermiştir (Csikszentmihalyi, 2009).

Pozitif psikoloji neden gereklidir?

Terörün, bitmek bilmeyen savaşların, hastalıkların, fakirliğin ve insanların umudunu kıran onlarca olumsuzluğun olduğu bir dünyada, insanlara, yaşam sevinci, mutluluk, iyi oluş ve umut gibi konularda bir şeyler söyleyecek bilimsel bir uğraş alanının olması doğal bir ihtiyaçtır. Bu doğal ihtiyaç, yukarıda da ifade edildiği gibi -yetersiz de olsa- psikoloji ile ilgilenen bilim adamlarının ilgisini çekmiş ve insanın olumlu ve güçlü özellikleriyle ilgili çalışmalar yapmalarını sağlamıştır. Ancak pozitif psikoloji hareketinin gelişmeye başlaması ile birlikte, insanın olumlu ve güçlü özelliklerine, kendini geliştirmesine ve potansiyellerini kullanabilmesine daha güçlü bir vurgu yapılmıştır. Ayrıca, psikolojinin pek çok farklı dalında, dağınık bir şekilde ele alınan ve pozitif psikoloji kapsamında değerlendirilebilecek konular (benlik saygısı, duygusal zeka, evlilik doyumu vs.) bir çatı altında toplanmıştır. Linley (2012), pozitif psikolojinin en büyük başarısının insanlarla ilgili olumlu konuları çalışmayı ve bu konuda yeni uygulamalar ve müdahaleler ortaya koymayı meşrulaştırmış olması olduğunu belirtmiştir.

Tüm dünyada, ruh sağlığı bozuklukları, yalnızlık, travmalar ve daha birçok olumsuz psikolojik yaşantılar ciddi boyutlarda olmasına ve her geçen gün daha da artmasına rağmen, insanların büyük çoğunluğunun bu kapsamda değerlendirilemeyeceği açıktır. Dolayısıyla, herhangi bir psikolojik hastalığı olmayan, normal (sağlıklı) olarak değerlendirilebilecek insanların psikolojik özelliklerinin ve yaşantılarının da psikoloji biliminin gündemine alınması önemli bir noktadır. İnsan davranışlarını anlamanın bilimi olarak tanımlanan psikolojinin yöneliminin ve kaynaklarının çoğunun ruhsal bozuklukların anlaşılmasına ve tedavisine ayrılması gerçekçi değildir. Ayrıca, herhangi bir ruhsal sağlık sorunu olmayan insanların da her zaman, doyumlu ve iyi bir yaşam sürdüklerini söylemek mümkün değildir. Mutsuz olmayan ancak mutlu da olmayan insanların, mutluluk ve iyi oluş düzeylerinin artırılmasına ve yaşamdan daha yüksek düzeyde doyum alabilmelerine yardımcı olabilmek amacıyla pozitif psikolojinin araştırma, çalışma ve önerilerine ihtiyaç vardır. Nitekim, halihazırda sorun yaşamayan insanların yaşamlarını daha iyi bir düzeye getirmekte psikolojik yardım sunan mesleklerin misyonları arasındadır. İnsanın güçlü ve olumlu yönlerinin keşfedilmesi, çok sayıda insanın yaşamını zenginleştirmeye ve yaşam doyumlarını artırmaya katkı sağlamaktadır (Karaırmak ve Siviş, 2008).

Pozitif psikoloji, medikal modeli ve sorun çözme odaklı yaklaşımı temel alan klinik psikolojiyi reddetmez ve gerekli olduğunu kabul eder. Ancak psikolojinin tek taraflı olarak bu alana eğilmesini eleştirir. Olumsuza odaklanıldığı kadar olumlu olana da odaklanılması gerektiğini vurgular (Gable ve Haidt, 2005). İnsanları eksi düzeyden artı düzeye taşıyan klinik psikoloji insanlığa büyük katkılar sunmasına rağmen, daha değerli ve yaşanabilir hayat için yeterli önerilerde bulunamamıştır (Seligman ve  Csikszentmihalyi, 2000). Bu nedenle de pozitif psikolojiye ihtiyaç duyulmuştur.

Temel amacı, insan davranışlarını anlamak olarak nitelendirilebilecek psikoloji biliminin, gerçek anlamda davranışın ardında yatan nedenleri anlayabilmesi için insan doğasının pozitif tarafına da dikkatini vermesi gereklidir (Sheldon ve King, 2001). Bu anlamda dengenin sağlanması insanı anlama ve anlamlandırma konusunda psikoloji bilimine önemli katkılar sağlayacaktır.

Pozitif psikolojinin en önemli işlevlerinden birisi de önleyiciliktir. Önleyicilik, bireylerin yaşayabileceği ruh sağlığı sorunlarının olmasını ya da tekrarlanmasını azaltmaya yönelik çabalardır ve hedef kitle de henüz olumsuzluklardan etkilenmemiş ya da ruh sağlığı bozulmamış kişilerdir (Korkut, 2003). Pozitif psikoloji, insanların karakter güçlerini ve olumlu özelliklerini geliştirmek yoluyla, psikolojik sağlamlık düzeylerini artırarak, iyimserlik ve umut düzeylerini artırarak, daha affedici olmalarını sağlayarak, yaşamda anlam ve amaç bulmalarına yardımcı olarak ve nihayetinde öznel ve psikolojik iyi oluş düzeylerini yükselterek önleyici nitelikte işlev görür. Konu ile ilgili literatür incelendiğinde mutlu ve psikolojik iyi oluş düzeyi yüksek insanların daha sağlıklı oldukları, bağışıklık sistemlerinin daha güçlü olduğu, özgüvenlerinin yüksek olduğu, sosyal desteklerinin yüksek olduğu, daha yardımsever oldukları hatta daha uzun yaşadıkları bulunmuştur (Diener ve Seligman, 2002; Lyubomirsky, King ve Diener, 2005; Diener ve Chan, 2011). Buradan hareketle, pozitif psikolojinin önleyici ve koruyucu nitelikte gördüğü işlev, ruh sağlığı politikaları açısından da oldukça önemlidir denilebilir.

Pozitif psikoloji, genel olarak psikoloji bilimine farklı bir bakış açısı da getirmiştir. Artık araştırmacılar, endüstri psikolojisinde tükenmişliği çalıştıkları kadar iş doyumunu; sosyal psikolojide çatışmaları çalıştıkları kadar uyumu; evlilikte boşanma ve evlilik problemlerinin yanında evlilik doyumunu da araştırmaktadırlar. Bu yönüyle de pozitif psikoloji, psikoloji dünyasında bir paradigma değişimini sağlamıştır.

Pozitif psikolojiye yöneltilen eleştiriler

Psikoloji alanında ortaya çıkan her yeni yaklaşıma olduğu gibi, pozitif psikolojiye de ciddi eleştiriler getirilmiştir. Bu eleştirilerden en başta geleni, pozitif psikolojinin yeni bir yaklaşım olup olmadığı ile ilgilidir (Fernandez-Rios ve Corner, 2009; Lazarus, 2003). Yukarıda da belirtildiği gibi, psikoloji tarihinde insanın olumlu özellikleriyle ilgilenen araştırmacılar ve kuramlar vardır. Ancak bir yönüyle, pozitif psikoloji yaklaşımı, pozitif konularda çalışmalar yapan bilim insanlarını bir şemsiye altına toplamıştır. Yoksa bu konuda psikoloji tarihi içerisindeki olumlu girişimleri yok sayma gibi bir durum söz konusu değildir.

Bir diğer önemli eleştiri de, pozitif psikolojinin, olumlu duyguları, özellikleri ve güçleri aşırı vurguladığı, buna karşın olumsuz olanı görmezden geldiği şeklindedir (Gable ve Haidt, 2005; Hefferon ve Boniwell, 2011; Lazarus, 2003). Pozitif psikoloji gerçekten ‘olumsuzu’ göz ardı mı etmektedir? Psikopatoloji, stres, şiddet ve travmalar gibi insan yaşamını kaçınılmaz şekilde etkileyen etmenleri görmezden mi gelmektedir? Ya da pozitif psikolojinin bu olumsuz durumlara bakışı nasıldır? Pozitif psikoloji, insan yaşamındaki olumsuzlukları ve psikopatolojiyi reddetmez. Bu konudaki çalışmaları da takdir eder. Pozitif psikolojinin önemli işlevlerinden birisi önleyiciliktir. Buna göre bireylerin olumsuz duyguları ve yaşam olaylarını yaşamalarının önüne geçebilmek amacıyla pozitif psikolojik müdahalelerde bulunur. Ayrıca, travma sonrası gelişim (Peterson, Park, Pole, D’Andrea ve Seligman, 2008; Tedeschi ve Calhoun, 2004), psikolojik sağlamlık (Doğan, 2015) ve psikolojik dayanıklılık (Charney, 2004; Tusaie ve Dyer, 2004)  gibi konular pozitif psikolojinin insan yaşamındaki olumsuzluklarla nasıl mücadele etmesi gerektiği ile ilgilidir. Öte yandan, pozitif psikoterapi (Seligman, Rashid ve Parks, 2006), iyi oluş terapisi (Fava ,1999; Ruini  2014), yaşam kalitesi terapisi (Frisch, 1998; 2006) ve pozitif bilişsel davranışçı terapi (Bannink, 2012; 2013), anlam odaklı terapi (Wong, 2011), umut terapisi (Lopez, Floyd, Ulven ve Snyder) yöntemlerinin klinik uygulamalarda kullanımı ile ilgili çalışmalar yapılmakta ve olumlu sonuçlar alınmaktadır. Tüm bunlar pozitif psikolojinin ruh sağlığı bozukluklarına ya da insan yaşamındaki olumsuzluklara kayıtsız kalmadığının bir göstergesidir.

Pozitif psikolojinin, metodolojik açıdan, daha çok araştırma temelli olması, kesitsel ve korelasyonel çalışmalara daha çok yer vermesi, buna karşın kuramsal açıklamalara az yer vermesi de eleştirilen konulardan birisidir. (Eryılmaz, 2013; Hefferon ve Boniwell, 2011).  Pozitif psikolojinin, araştırmaya ve nicel çalışmalara daha çok odaklandığı eleştirisi doğrudur, ancak özellikle öznel iyi oluşla ilgili, uyum kuramı, yukarıdan aşağıya aşağıdan yukarıya kuramı, erek kuramı ve akış kuramı gibi çalışmaların da olduğu gözden kaçırılmamalıdır (Eryılmaz, 2013). Belirtilmesi gereken önemli bir nokta da, pozitif psikolojinin kuramsal temelli bu eksikliğinin giderilmesinde, hümanist psikolojiyle olan işbirliğini sürdürmesinin önemidir. Bunun yanında, araştırmalarda nitel ve boylamsal çalışmalara daha fazla yer verilmesi alana önemli düzeyde katkı sağlayacaktır.