İnsan Çabasının Ayrılmaz Teşvikçisi Umut

Umut insan olmanın ayırt edici bir özelliğidir, varoluşumuzun bir parçasıdır, doğamızda vardır. Umutsuzluk ise yabancımızdır, öğrenilmiştir. Son yıllarda pozitif psikoloji yaklaşımının da etkisiyle kavram üzerinde daha fazla durulmaya başlanmış ve konu farklı boyutlarıyla incelenmeye başlanmıştır.

Umut literatürde, bir duygu, inanç, düşünce tarzı ve karakter gücü olarak ele alınmıştır. Umut kelimesi, ummaktan türetilmiştir ve geleceğe dönük olmayı, beklentiyi ifade eder. Bu beklenti sürecine kişinin dahil olması ya da olmamasına göre umudu, aktif ve pasif umut olarak ikiye ayırabiliriz. “Yarın yürüyüş yapacağım, yağmur yağmamasını umuyorum” diyen bir kişinin umudu pasif umut olarak nitelendirilebilir. Çünkü edilgen bir şekilde beklemekten başka yapabileceği bir şey yoktur. Aktif umut ise, bireyin sürece etkin bir şekilde dahil olduğu umuttur. Yani kişinin geleceğim bugünden daha iyi olacak ve ben bunu gerçekleştirebilecek yeterliliğe sahibim diye düşünmesi aktif umut olarak ifade edilebilir. Umut konusundaki çığır açan çalışmalarıyla bilinen Dr. Rick Snyder umudu, bireyin arzu ettiklerine ulaşabilmek için yollar araması, bu yolları bulduktan sonra da sonuna kadar gidecek motivasyonu göstermesi olarak tanımlamıştır. Yine psikiyatr Dr. Erol Göka da umudu; “akılla, iradeyle insanın nesi var nesi yoksa ortaya koyup onca problemin, engellerin, tuzakların arasından geleceğe açılan güzel bir yolu bulmak için araştırması, böyle bir yolun mutlaka olduğu azmiyle asla pes etmemesidir” şeklinde tanımlamaktadır. Tanımlarda geçen özellikleri itibariyle de umut, edilgen bir bekleyişten ziyade fırsatları, seçenekleri ve alternatifleri görmeyi içeren, öğrenilebilen ve geliştirilebilen bir mental beceridir. Umutsuzluk ise, an’ı mutlaklaştırmaktır; sanki yaşanan koşullar ve durumlar hiç değişmeyecekmiş gibi düşünmektir. Bir bakıma umutsuzluk geleceğe ipotek koymaktır.

Umut ve Ruh Sağlığı İlişkisi

Konu ile ilgili araştırmalar umudun psikolojik iyi oluş ile pozitif ilişkili olduğunu göstermektedir. Umut düzeyi yüksek bireyler, yaşadıkları sıkıntılardan sonra daha çabuk toparlanabilmektedirler. Umuda ihtiyacımız var çünkü umut; (I) olumsuz duygu ve düşüncelerle başa çıkmamıza yardımcı oluyor, (II) güçlü bir motive edicidir, (III) içsel huzur ve ferahlık getirir, (IV) bulaşıcıdır, başkalarını da olumlu etkiler, (V) yaratıcılığı ve üretkenliği artırır, (VI) depresyon ve anksiyeteyi azaltır, (VII) olumsuz durumlarda sabretmeyi kolaylaştırır ve (VIII) mücadele gücü verir.

Gerçekçi Olmayan Umut

Umuda ihtiyacımız var ancak Mark Manson’un deyimiyle umudun iyi huylu olanına ihtiyacımız var. Güvenmenin, sevginin, iyimserliğin zararlı formları olduğu gibi umudun da sağlıklı ve zararlı formları vardır. Rick Snyder, kişinin beklentileri gerçekçi değilse, hedefleri uygun ve ulaşılabilir değilse ve arzu edilen hedeflere ulaşmak için kullanılan yöntem ve stratejiler zayıfsa, sahip olunan umut gerçekçi olmayan bir umuttur demektedir. Gerçekçi olmayan umut da mutluluğu geleceğe saklamamıza ve kendimizi kandırmamıza neden olur.

Umudu Nasıl Artırabiliriz?

Umudu artırabilmek için kişinin kendini iyi tanıması, zayıf ve güçlü yanlarını bilmesi gerekir. Bu çok önemlidir çünkü kendisini yeterince tanımayan kişi gerçekçi amaçlar belirleyemez. Umutla ilgili yanlış düşünce ve inançları belirleme ve bunlar üzerinde düşünme de önemlidir. Geçmiş olumlu deneyimler umudu artıran birer kaynak olarak kullanılabilir. Yaptım yine yapabilirim duygusu, umudu artırır. Yeterli sosyal desteğimizin olması umudu artırır. Yani etrafımızda, bizi gerçekten seven ve umursayan kişilerin olması önemli bir umut kaynağıdır. Problem çözme becerilerini geliştirmek de umudu artıran bir faktör olarak değerlendirilebilir.

Tayfun Doğan

Küçükyalı / İstanbul

Related posts

One Thought to “İnsan Çabasının Ayrılmaz Teşvikçisi Umut”

  1. […] İnsan Çabasının Ayrılmaz Teşvikçisi Umut […]

Leave a Comment