Hayatta tam olarak başarmak istediğiniz şey nedir? Nasıl değerlendirmek istiyorsunuz hayatınızı? Psikiyatr Toksöz B. Karasu, bir insanın karşısındaki en zor görevin yaşam amacını belirlemek olduğunu söylüyor. Bu zor görevi başardığınızda bir anlamda yönünüzü, rotanızı belirlemiş oluyorsunuz. Aksi takdirde okyanustaki bir yelkenli gibi rüzgârın ve şartların insafına kalmış oluyorsunuz. Rüzgâr ne tarafa götürürse o tarafa gidiyorsunuz. Bazen rüzgâr iyi yerlere de götürebilir ancak rotanızın belli olmaması çoğu zaman beraberinde bir belirsizlik, anlamsızlık, can sıkıntısı ve kaybolmuşluk hissini de getiriyor.
Yaşam amaçları ile ilgili konuşmadan önce, sanırım ilk yapılması gereken, hayata ilişkin tutum ve düşüncelerimizin ne olduğu üzerinde durmaktır. Bu noktada iki görüş ön plana çıkmaktadır. Birinci görüşe göre, hayat harika bir armağandır. Her şeye rağmen yaşamak ve var olmak çok güzel bir deneyimdir. Neredeyse hiçbir şey yapmadan önümüzde bulduğumuz bu hediyeyi değerlendirmek ve hakkını vererek kullanmak, hem hediyeyi verene karşı hem de hediyenin kendisine karşı bir görevdir. Birgün kapı zilinizin çaldığını ve kapıyı açtığınızda orada bir hediye kutusu olduğunu düşünün. Kimin bıraktığını bilmiyorsunuz ancak bu paket size gelmiş. Merak ve heyecanla kutuyu açtınız ve içinde hayal bile edemeyeceğiniz kadar çok para var? Bu parayı ne yapardınız, nasıl harcardınız? Hepimizin yaşam karşısındaki durumu budur. Paketi aldık, sevindik ancak hediye edilen bu ömrü ve zamanı nasıl değerlendireceğimizi bilmiyoruz. İkinci görüş ise hayatı ceza çekilen bir hapishane, bir işkence odası ya da ucu görülmeyen bir tünel olarak görmektir. Nihilist bakışı açısına dayanan bu görüşe göre en büyük yanlış doğmuş olmaktır. Bu görüşteki birey için hayat bir hediye olmaktan ziyade bir azap yeridir, bir yüktür. Dolayısıyla da böylesi bir hayatta anlamsızlık ve amaçsızlık hakimdir. Bu ikinci düşünceye sahip bireyler için yaşama tutunmak ve hayata karışmak daha zor olacaktır.
Yaşam Amaçları ve Kendini Gerçekleştirme
İnsanda doğuştan üst düzey amaçlara yönelme eğilimi vardır. Wilhelm Schmid, insanlar acil gereksinimleri karşılandıktan sonra, uğruna yaşamanın anlamlı görüneceği hedeflere ve amaçlara ihtiyaç duyarlar demektedir. Yaşamda yüce amaçlara sahip olma, bireyi kendini gerçekleştirmeye götüren bir faktördür. Kendini gerçekleştirme yolculuğunda amaçlara sahip olma, bireye umut, yaşam tatmini, öz-yeterlik ve yaşam coşkusu verecektir.
Yaşam amaçları kişinin kimliği, yani kim olduğu ve nasıl birisi olduğu hakkında da bizlere önemli ipuçları verir. Psikolojinin öncü isimlerinden William James, “Eğer birinin ruhunu görmek istiyorsanız, ona hayallerini sorun” demiştir. Bu anlamda belirlediğimiz yaşam amaçlarının doğru ve isabetli olduğunu nasıl anlayabiliriz? Eğer amaçlarınız değerlerinize uygunsa, sizi geliştiriyor ve tekâmül etmenize yardımcı oluyorsa, mutluluğunuza katkı sağlıyorsa, hayatınıza anlam katıyorsa ve başkalarına da katkı sağlıyorsa muhtemelen doğru amaçlardır. Eğer amaçlarınız fiziksel ve mental sağlığınızı olumsuz etkiliyorsa, size faydalı olurken birilerine zarar veriyorsa, anlamsızsa ve mutluluğunuza katkı sağlamıyorsa, bu amaçları bir kez daha gözden geçirmekte fayda var gibi görünüyor.
İçsel ve Dışsal Yaşam Amaçları
Hangi yaşam amaçlarının bireyin gelişimine ve mutluluğuna daha çok katkı sağladığı ile ilgili araştırmalar yapılmıştır. Psikolojik danışman Tahsin İlhan, gerçekleştirdiği bir çalışmada yaşam amaçlarını içsel ve dışsal yaşam amaçları olarak ikiye ayırmıştır. Topluma katkı sağlamak, bireysel gelişim, kişilerarası ilişkileri ve fiziksel sağlığı geliştirmek gibi amaçları içsel amaçlar olarak nitelendirmiştir. Ünlü olma, çekici olma ve zengin olma gibi amaçları ise dışşal amaçlar olarak belirlemiştir. Her iki amaç türü de bireyin mutluluğuna katkı sağlamakla beraber, içsel amaçların mutluluğa daha yüksek düzeyde katkı sağladığı bulunmuştur1.
Yaşam amaçlarına sahip olmanın, bireye mental sağlık açısından nasıl faydaları olabilir?
Öncelikli olarak, yaşam amaçlarına sahip olma bireyin hayatına anlam katar. Önemli bir yaşamı sürdürme nedeni olabilir. Bunun dışında yaşam amaçlarına sahip olma, koruyucu ve psikolojik sağlamlığı artırıcı bir rol de oynayabilir. Gündelik kaygı ve üzüntülerden kurtulmanın bir yolu da yüce amaçlara ve büyük hedeflere sahip olmaktır. Böylece kişi gündelik sıkıntılara saplanıp kalmaktan kurtulur. Gözünü zirvelere diken birisi, ayağına takılan dikenlere pek aldırış etmez. Enerjisini günlük yaşamın önemsiz sorunlarına harcamaz. Kişinin yönünün ve rotasının belli olması, düşüncelerini yoğunlaştırabilmesine ve odaklanabilmesine yardımcı olur. Amaçlara sahip olma umut duygusunu besler. Umutlu olmak da bireyin canlı, enerjik, iştiyaklı ve güçlü olmasını sağlar. Yaşam amaçlarına sahip olma ve bu amaçlar için mücadele etme, bireye kendisini işe yarar hissettirir ve kendisine olan öz-saygısını artırır. Özellikle amaçlarına ulaşma yolculuğunda mesafeler katettikçe, geliştiğini ve başardığını gördükçe, kendisine olan saygısı artar ve olduğu kişi olmaktan daha fazla hoşnutluk duymaya başlar.
Amaçsızlık neye mâl olur?
Eğer kişi zamanımın çoğunu benim için gerçekten çok önemli olmayan şeyler yaparak geçiriyorum. Hayatta ne yapmak istediğimle ilgili hiçbir fikrim yok. Hayatımda hiçbir hedefim ya da amacım yoktur gibi düşünceler içindeyse, doğal olarak her şey daha zor olacaktır. Amaçsızlığın getireceği en büyük sıkıntı, kişinin kendisini boşlukta hissetmesi ve anlamsızlık duyguları içinde boğulması olacaktır. Bu durumda onu depresif bir ruh haline sokacaktır. Yaşam amaçlarına sahip olma, bireyin beynine daha yapacak işlerim var, hayatta kalmalıyım, güçlü olmalıyım mesajları vermesini sağlar. Tersi durumda ise amaçsızlık, beyne ve hücrelerimize, devam etmek için bir neden kalmadığı mesajı verecektir. Bu durumda fiziksel ve mental açıdan çöküşe neden olacaktır.
Yazımızı Robert Kiyosaki’nin şu sözleriyle bitirelim:
“Güçlü bir sebebin ya da amacın yoksa, hayatta her şey zordur.”
Sevgiler selamlar.
Tayfun Doğan
09.07.2023
Küçükyalı/İstanbul
1 İlhan, T. & Özbay, Y. (2010). Yaşam Amaçlarının ve Psikolojik İhtiyaç Doyumunun Öznel İyi Oluş Üzerindeki Yordayıcı Rolü. Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Dergisi, 4 (34), 109-118.