Hayatın anlamı nedir? Yaşamın amacı nedir? Bu sorular, düşünebilen bir canlı olan insan için güncelliğini hiç yitirmeyen sorulardır.
Hayatın anlamı dediğimizde kozmik anlam ve şahsi anlam olmak üzere iki yaklaşımdan bahsedebiliriz. Kozmik anlam, daha çok evrenin ve bütünüyle varlığın niçin var olduğuyla ilgilidir. Şahsi anlam ise bireyin kişisel yaşamının anlamlı olup olmadığına yöneliktir. Bizim burada üzerinde duracağımız anlam daha çok şahsi anlamdır. Yani anlamlı bir yaşam sürüyor muyum sorusuna cevap bulmaya çalışacağız. Bu bağlamda da yazımızda psikolojik sağlamlık ve anlam ilişkisini ele almaya çalışacağız.
Psikolojik Sağlamlık ve Hayatın Anlamı
Psikolojik sağlamlık konusu, son dönemlerde psikoloji biliminin gündemindeki en popüler konulardan birisi olarak karşımızdadır. Konu biyolojik, psikolojik, sosyolojik ve ekonomik olmak üzere her boyutuyla ele alınmakta ve derinlemesine araştırılmaktadır. Psikolojik sağlamlık ya da yılmazlık, hayatın zorlukları karşısında sağlam kalabilmeyi, yaşanan olumsuzluklardan sonra olabildiğince çabuk toparlanabilmeyi ve yeni koşullara uyum sağlayabilmeyi ifade eden bir kavramdır. Metanet, mukavemet, uyum, toparlanma, dayanıklılık, yılmazlık gibi ifadeler psikolojik sağlamlığı çağrıştıran kavramlardır.Hayatın zorlukları, acıları, yoklukları ve iniş çıkışları en çıplak gerçek olarak karşımızda durmaktadır. Hayatın güçlükleri oyun salonlarındaki “köstebek oyununa” benzemektedir. Oyunda kafasını çıkaran köstebeğe elinizdeki tokmakla vurursunuz o gider diğeri çıkar. Ona da vurursunuz bir başkası çıkar. Bu böyle devam eder. Günlük yaşamımızda da sorunlarımız, aynen böyledir. Biri biterken diğeri başlar. Hayat böyle olunca, sahip olunması zorunlu olan en önemli niteliklerden birisi de “psikolojik sağlamlık” oluyor. Bu niteliğe sahip insanlar, yaşadıkları olumsuzluklara rağmen sağlam kalabilmeyi ve söz konusu travmatik deneyimleri minimum zararla atlatmayı başarabilmektedirler. Nöropsikolog Rick Hanson, mutluluk bizi güçlü ve dayanıklı kılıyor. Şükran duyma, neşeli olma, sevgi dolu olma, psikolojik sağlamlığımızı artırıyor ve zorlu olaylarla başa çıkmamızı kolaylaştırıyor diyor. Burada bahsi geçen bu kavramlar ve daha pek çoğu psikolojik sağlamlığın kaynağı olarak görülebilir. Psikolojik sağlamlığın kaynaklarını, zor zamanlarda ayakta kalmamızı sağlayan taşıyıcı kolonlara benzetebiliriz. Anlamlı yaşam da psikolojik sağlamlığın önemli taşıyıcı kolonlarından birisi olarak değerlendirilebilir.
Anlamlı ve Amaçlı Yaşam
İnsan mutluluk ve anlam arayan bir canlıdır. Bu nedenle hayatın anlamı ve amacı, psikolojik ihtiyaçlar kapsamında ele alınması gereken konulardır. İhtiyaçlar karşılanmadığında bireyde gerginliğe neden olur ve giderilene kadar da bu gerginlik ve huzursuzluk devam eder. Anlam konusunu psikolojinin temel araştırma konularından birisi olarak gündeme getiren Viktor Frankl’a göre birey için yaşamdaki temel güdüleyici güç hayatını anlamlı kılma çabasıdır. Yaptığımız pek çok eylemi, hayatımızı anlamlı kılmak için yaparız. Mücadele ettiğimiz pek çok konunun arka planında, o konularda başarılı olduğumuzda hayatımızı anlamlı kılacakları inancı vardır. Kişi çoğu zaman bunu düşünmez ancak arka plandaki bu motivasyon davranışlarımızı belirler. Yerine göre çocuk sahibi olmanın da, vatanseverliğin de, kariyer sahibi olmanın da, ilişkilerin de arka planındaki motivasyon bunların hayatımızı anlamlı kılacağı beklentisidir. Anlam kaynakları kişiden kişiye değiştiği gibi, hayatın farklı dönemlerinde ve koşullarında da değişiklikler gösterir. Anlam kaynakları tutunduğumuz tutamaklar gibidir. Eğer tutunacak anlam kaynakları bulabilirsek savrulmayız ve dağılmayız. Bir bakıma psikolojik sağlamlığımızı muhafaza edebilir ve zorluklara karşı mukavemet gösterebiliriz. Hayatın anlamı ve amacı konusunda sorun yaşadığımızda, anlam yitimi söz konusu olduğunda ya da yaşamı devam ettirmek için güçlü nedenler bulamadığımızda psikolojik sağlamlığı korumak ve sürdürmek ise kolay olmayacaktır. Carl Gustav Jung bu durumu, nevroz anlamını bulamamış ruhun acı çekmesidir diyerek veciz bir şekilde ifade etmektedir. Yine psikiyatr Toksöz Bayram Karasu da “Anlamdan yoksun bir hayat, hiç şüphesiz en güçlülerimiz için bile taşınamayacak kadar ağır bir yüktür” diyerek anlamsızlığın nasıl bir zorluk olduğunu ifade etmektedir.
Yaşam Amaçları Bulma
Hayatın anlamı ve hayatın amacı ifadeleri literatürde birbirlerinin yerine kullanılmaktadır. Anlam daha çok var olan durumu ifade etmek için kullanılırken, amaç daha çok geleceğe dönüktür ve niyetlenme ile alakalıdır. Bununla birlikte yaşam amaçlarına sahip olma hayatı anlamlı kılan, göz ardı edilemeyecek bir faktördür. Değerli ve gerçekçi yaşam amaçlarına sahip olma, anlamla dolup taşmamıza yardımcı olacaktır. Yukarıda bahsi geçen Karasu, bireyin hayatta karşı karşıya olduğu en zor görevinin, hayat amacını belirlemek olduğuna dikkat çekmektedir. Bu zor görev üzerinde biraz duralım ve bazı sorular soralım. Hayatta tam olarak neyi başarmak istediğinizi biliyor musunuz? Tüm yaşam enerjinizi adadığınız bir amacınız ya da amaçlarınız var mı? Yoksa hayatta ne yapmak istediğimle ilgili hiçbir fikrim yok ya da hayatımla ne yapacağımı bilmiyorum diye mi düşünüyorsunuz? Muhtemeldir ki yaşamaya devam ediyorsanız bazı yaşam amaçlarınız vardır ancak belki de bunlar çok tatmin edici amaçlar değildir. Eğer uğrunda çabalamaya değer hedefler ve amaçlar bulabilirseniz, gündelik ufak tefek sorunları ve stres kaynaklarını da çok kolay bir şekilde bertaraf edebilirsiniz. Günlük yaşamın getirdiği bu küçük sorunlara takılmazsınız, çünkü gözünüz zirvelerdedir. Hatta olur da bu sorunlara takılırsanız, gözümü diktiğim hedeflere bak bir de takıldığım çitlere diye hayıflanırsınız. Bu arada yaşam amaçları bulma dediğimizde aklımıza yalnızca maddi hedefler gelmemelidir. Literatürde zengin olma, ünlü olma, makam-mevki elde etme, çekicilik gibi amaçlar dışsal amaçlar olarak ifade edilmektedir. Diğer insanlara faydalı olma, bireysel olarak gelişmeye devam etme, tekâmül etme, kendini gerçekleştirme ve kendini aşma gibi amaçlar ise içsel amaçlar olarak ifade edilmektedir. Araştırmalar, içsel amaçlara sahip olmanın, dışsal amaçlara göre bireyde daha fazla doyum sağladığını ortaya koymaktadır. Yaşam amaçlarını bulmuş kişiler de genel olarak aşağıdaki gibi düşünmektedirler:
- Hayatımın belirgin bir amacı var.
- Başarmak istediğim şeyler var.
- Sabah uyandığımda uğrunda çabalamak istediğim, beni heyecanlandıran amaçlarım var.
- Yaşam amaçlarım bana enerji verir.
- Yaşam amaçlarım beni hayata bağlar.
- Hayatımı anlamlandırmama yardımcı olan yaşam amaçlarım var.
Günlük uğraşlarınızın ne kadarı size anlamlı geliyor?
Meşguliyetleriniz, zamanınızı harcadığınız uğraşlarınız hayatınıza anlam kattığı için bilinçli olarak yaptığınız seçimlerden mi oluşuyor? Yoksa bu uğraşlarınızın çoğunluğu istediğiniz şeylerden ziyade zorunluklardan mı oluşuyor? Kalıcılığı olan işlerle mi meşgulsünüz yoksa yarın hiçbir önemi olmayacak ya da sizi bir yere götürmeyecek şeylerle mi? Eğer böyleyse, günlük işlerim ve uğraşlarım bana anlamsız ve önemsiz geliyor diyorsanız, zamanınızı nasıl yöneteceğinizi bir kez daha gözden geçirmelisiniz. Buradan küçük iş ve meşguliyetlerin hepsinin anlamsız ve değersiz olduğu sonucu çıkarmamalıyız. Yerine göre ev işleri bile hayata anlam katabilir. Önemli olan bu işlere nasıl bir anlam atfettiğinizdir. Sevdiklerime, hayatımda olan kişilere emek harcıyorum. Onların iyilikleri ve esenlikleri benim için her şeyden önce gelir diye düşünürseniz ev işleri bile anlam kaynağı olabilir. Logoterapinin kurucusu Viktor Frankl’a bir terzi çırağı “Ben sadece bir terzi çırağıyım, hayatımı nasıl anlamlı kılabilirim ki? diye sorduğunda Frankl ona önemli olanın bulunduğumuz yeri doldurmak olduğunu ifade etmiştir. Her ne işle meşgul olursak olalım bulunduğumuz konumda insanlarla iyi ilişkiler kurarak, bir fark yaratarak, işimizi iyi yaparak orayı anlamlı hale getirebiliriz. İnşaatta çalışan işçilerin hikayesini bilirsiniz. Oradan geçen birisi ne yapıyorsun diye sorduğunda işçilerden birisi “taş kırıyorum” diye cevap verirken, diğer işçi “katedral yapıyorum” diye cevap vermiş.
İşin Anlamlılığı ve Hayatın Anlamı
Zamanımızın ve ömrümüzün çok büyük bir bölümünü işimize ve kariyerimize ayırıyoruz. Bundan dolayı işin anlamlılığı genel olarak yaşamımızın anlamlılığına yüksek oranda katkı yapan bir faktördür. Bireyin işi, hayatını anlamlandırmasına katkı yapıyorsa kişi çok şanslıdır. Bunun olabilmesi için de kişinin işini sevmesi, onu bireysel ve toplumsal açıdan faydalı bulması, işinin büyük bir amaca hizmet ettiğini düşünmesi önemlidir. Bunlardan başka, kişi işinin dünyada ya da çevresinde pozitif bir fark yarattığını, bir iz bıraktığını düşünüyorsa ve bireysel gelişimine katkı sağladığına inanıyorsa işinde anlamı bulmuştur denilebilir.
Hayatınıza Anlam Katan Bir Felsefeye Sahip Olmak
Bireyin hayatına anlam katan bir yaşam felsefesine sahip olması da önemli bir anlam kaynağıdır. Bu bir felsefi anlayış ya da manevi yönelim olabilir. Carl G. Jung da kişinin hayatın sıkıntılarıyla başarılı bir şekilde başa çıkmasına yardımcı olabilecek felsefi ya da dini bir inancın mutluluğu etkileyen önemli bir faktör olduğunu vurgulamıştır. Sahip olunan yaşam felsefesi bireye bir yön duygusu verdiği gibi dini inançlar da varoluşsal krizlerle başa çıkmada yardımcı olabilir. Nitekim insanlara anlam kaynakları sorulduğunda en başta gelen cevaplardan birisinin dini inançları olduğu görülecektir. Özellikle kozmik anlamla ilgili sorulara dinlerin verdiği cevaplar inananlar için dikkate değer kaynaklar arasındadır. Uygarlığın Huzursuzluğu kitabında Sigmund Freud da bu konuya dikkat çekmiş ve “İnsan yaşamının amacının ne olduğu sorusu sayısız kere sorulmuştur ancak şimdiye kadar tatmin edici bir cevap bulunamamıştır, belki de bulunması olası değildir. Hayatın amacı sorusuna yanıt verebilecek olan yine yalnızca dindir. Yaşamın amacı fikrinin din ile doğrudan bağlı olduğuna hükmetmekten başka çıkar yol yok gibidir” demiştir. Zaten hayatın genel anlamı ve amacıyla ilgili görüşler iki kategoride ele alınmaktadır. Birinci görüş, hayatın herkes için geçerli objektif bir anlamı olmadığını, hayata ne anlam verirseniz hayatın anlamının o olacağını ileri sürmektedir. İkinci görüş ise anlam konusunun tümüyle Tanrı inancıyla alakalı olduğunu ve Tanrı varsa bir anlamdan bahsedilebileceğini ileri sürmektedir. Diğer türlü zamana yenik düşmeyecek bir anlamdan söz edilemeyeceğini ve ölümle birlikte her şeyin anlamsız hale geleceğini belirtmektedirler. Bu konuda daha detaylı bilgi için Caner Taslaman’ın “Ruhun Yedi Çığlığı” kitabını inceleyebilirsiniz.
Anlamlı İlişkiler ve Hayatın Anlamı
Hayatın anlamı konusu ele alırken değinmemiz gereken bir diğer anlam kaynağı da ilişkilerdir. Başka insanların varlığı en önemli anlam kaynaklarımızdandır. Bir an için diğer insanların olmadığını hayal edecek olursak, para, kariyer, giyim-kuşam, güzellik, başarı gibi hayatımızda olan ne çok şeyin anlamsız hale geleceğini görebiliriz. Beyinlerimiz sosyalleşmeye ayarlıdır ve kelimenin tam anlamıyla sosyal canlılarız. Öyle ki Matthew Lieberman, beynin fiziksel acıya da sosyal acıya da (ayrılma, reddedilme, terkedilme vs.) aynı şekilde cevap verdiğini belirtmektedir. Anlamlı ilişkilere sahip olmak önemlidir çünkü bu tür ilişkilerin beraberinde getireceği en değerli kaynak sevgi olacaktır. Abdülkerim Bahadır da anlamlı hayat konusunda ilişkilerin önemine değinerek, “Anlamlı bir hayatın teşekkülünde belirleyici rollere sahip bütün motifler (ilgi, sevgi, fedakârlık, sorumluluk, üretkenlik vb.) ancak başkalarıyla kurulan canlı ilişkilerle gerçeklik kazanabilir” demektedir.
Toparlayacak olursak, anlamlı bir yaşam psikolojik sağlamlığın inşasında önemi göz ardı edilemeyecek bir taşıyıcı kolon olarak nitelendirilebilir. Yazımızı Wilhelm Schmid’in sözleriyle tamamlayalım: “Giderek daha çok insan anlam yoksunluğu çekiyor. Çalışmayı, kendi yaşamlarını ya da genel olarak hayatı anlamlandırmada güçlük. Anlam kuvvet verir; anlamsızlık güçten düşürür. İnsanlar bir anlam görürlerse pek çok şeye göğüs gerebilirler.”
Anlamlı ve mutlu bir hayat dileklerimle.
Tayfun Doğan
17.06.2023
Küçükyalı / İstanbul
[…] Anlam Yoluyla Psikolojik Sağlamlığın İnşası […]