“Çocukluk, insanın anavatanıdır” Epictetus
Karakter gelişimimiz önemli oranda çocukluk dönemimizde oluşur. Freud’dan Adler’e, Jeffrey Young’dan Bowlby’ye kadar psikoloji alanındaki pek çok kuramcı çocukluk yaşantılarını teorilerinin temeline koymuşlardır. Çocukluk dönemi psikolojik açıdan ele alındığında, yaşama becerilerinin öğrenildiği ve karakter gelişiminin başladığı bir yaşam evresidir. Bundan dolayı da çocukluk yaşamının niteliği, yetişkinlikteki ruh sağlığımızla doğrudan ilişkilidir.
Mutlu Çocuklar
Çocuklukta koşulsuz bir şekilde sevilmiş, kabul edilmiş ve desteklenmiş olmak, yetişkinlikteki iyi oluşun önemli bir belirleyicisidir diye hep söyleriz. Ama bu konuyla ilgili bilimsel anlamda çok az çalışma vardır. Daha doğrusu mevcut çalışmaların çoğu, çocuklukta yaşanan olumsuz ve travmatik yaşantıların yetişkinlikte ruh sağlığımızı nasıl etkilediği ile ilgilidir. Bu konuda hatırı sayılır sayıda çalışma var ve bu çalışma sonuçlarına göre çocukluk döneminde cinsel, fiziksel, psikolojik travmalar yaşamış olma ya da duygusal istismar ve ihmal yaşamış olma yetişkinlik yaşamındaki pek çok ruh sağlığı bozukluğu ile ilişkili bulunmuştur.
Bu araştırmalar insanın ruh sağlığını anlamada bizler için önemli veriler sunuyor ancak durumu pozitif psikolojinin ruh sağlığına bakış açısıyla ele alacak olursak, sadece olumsuz çocukluk yaşantılarını araştırmamız yeterli görünmüyor. İnsanların önemli bir bölümü kendilerini “ne mutlu ne de mutsuz” olarak nitelendirmektedirler. Yani bireylerin hayatlarında acı, sıkıntı, yoksulluk ve yoksunluk olmaması, mutlu oldukları anlamına gelmemektedir. Bireyleri mutlu olarak nitelendirebilmemiz için, onların olumsuz duygu ve yaşantıları az yaşamalarının yanında, olumlu duygu ve yaşantıları da yeterli düzeyde deneyimlemelerini bekleriz. Kişilerin çocukluğunda cinsel, fiziksel ya da duygusal istismar ve ihmal gibi durumları yaşamamış olmaları veya az yaşamış olmaları, tek başına onların iyi bir çocukluk geçirdiklerini göstermez. Bunları yaşamamış olmalarının yanı sıra, çocuğun ilgi ve sevginin olduğu bir ortamda, yeterli duygusal ve fiziksel desteği almış olması da gerekmektedir. Yani ideal anlamdaki çocukluk, sadece olumsuzlukların yaşanmadığı bir çocukluk değil, aynı zamanda yeterli düzeyde olumlu deneyimlerin de yaşandığı bir çocukluktur diyebiliriz. Bu düşünce ve motivasyonla olumlu çocukluk yaşantılarıyla ruh sağlığı arasındaki ilişkileri incelemeye odaklandık.
Olumlu Çocukluk Yaşantıları
Gerçekten mutlu bir çocukluk geçirmiş olma düşündüğümüz kadar önemli miydi yetişkinlikte? Bu konuda bir araştırma yapmaya karar verdik ve öncelikle bunun için çocukluk dönemine ilişkin olumlu yaşantıları ölçebileceğimiz bir ölçek geliştirdik. Olumlu Çocukluk Yaşantıları Ölçeği bu şekilde ortaya çıktı. Ardından da olumlu çocukluk yaşantılarının mutluluk ve yaşam doyumuyla ilişkisini ortaya koymak üzere araştırmaya koyulduk.
Araştırma sonucunda, olumlu çocukluk yaşantılarının mutluluk ve yaşam doyumuyla pozitif yönde ilişkili olduğunu bulduk. Ayrıca olumlu çocukluk yaşantılarının, mutluluk ve yaşam doyumunun yaklaşık olarak % 24’ünü açıkladığı sonucuna ulaştık. Yani bireylerin olumlu çocukluk yaşantıları arttıkça mutluluk düzeyleri de artmaktadır diyebiliriz. Bu bulgu iki açıdan önemli. İlki, bu oran psikoloji araştırmalarında önemli kabul edilebilecek bir orandır, yani olumlu çocukluk yaşantıları mutlulukla ve daha genel anlamda mental iyi oluşla önemli düzeyde ilişkilidir diyebiliriz. İkincisi ise, kişi olumsuz ve istenmeyen bir çocukluk yaşasa bile yetişkinlikte yine de mutlu olabilir çünkü çocukluk yaşantıları çok şeydir ama her şey değildir. Bundan dolayı da, çocukluğum kötü geçti ne yapabilirim diye, sürekli “kurban psikolojisi” içinde yaşamı sürdürmek kabul edilemez.
Olumlu çocukluk yaşantılarının mutlulukla neden böylesine ilişkili olduğuna gelecek olursak, yazının başında da değindiğim gibi, çocukluk dönemi karakterimizin oluştuğu dönemdir. Eğer çocuk sevgi dolu bir ortamda, yeterli düzeyde ilgi ve takdir görürse, mutluluğu deneyimlerse bu onun karakteri haline gelir. Çünkü mutluluk, geçici hazlar yaşama durumu değildir, bir karakter halidir, bir karakter inşasıdır ve bu da büyük oranda çocuklukta gerçekleştirilir. Bu açıdan baktığımızda mutlu bir çocukluk geçirmiş olma önemli bir avantajdır diyebiliriz. Bu da mutlu çocukların mutlu yetişkinler olmasına yardımcı olur.
Olumlu çocukluk yaşantılarının mutlulukla ilişkisini, psikolojik ihtiyaçlar bağlamında da değerlendirebiliriz. Olumlu yaşantıların yeterli düzeyde olduğu, çocukluğa ilişkin mutlu anıların mutsuz anılardan daha çok olduğu, yeterli düzeyde sevgi ve duygusal desteğin alındığı bir çocukluk psikolojik ihtiyaçların da karşılandığı anlamına gelmektedir. Daha önce yürüttüğümüz başka bir araştırmada psikolojik ihtiyaçların mutlulukla yüksek düzeyde ilişkili olduğuna dair sonuçlar elde etmiştik. Bu bulgular paralelinde düşündüğümüzde, çocukların karşılanmış psikolojik ihtiyaçlarının onların mutluluğuna yalnızca çocukluk döneminde değil, yetişkinlik döneminde de etkide bulunduğunu söyleyebiliriz. Çocukluk dönemine ilişkin psikolojik ihtiyaçların karşılanmadığı durumlarda ise telafi edilene kadar bu eksikliğin yaşam boyu süreceğini düşünüyorum.
Mutlu ve anlamlı bir yaşam sürmeniz dileğile…
Tayfun Doğan
İstanbul, Ocak 2020