Mutluluk ve iyi oluş konusuyla ilgili olarak her gün yeni araştırmalar yayınlanıyor. Konu her boyutuyla inceleniyor. Bu araştırmalar, bize mutlulukla ilgili bazen iyi haberler bazen de kötü haberler veriyor. Önce kötü haberlerden başlayalım isterseniz.
Hedonik Adaptasyon
İlk kötü haberimiz hedonik adaptasyonla ilgili. Nedir hedonik adaptasyon? Başlangıçta bizi mutlu eden şeylerin bir süre sonra etkisini kaybetmesi ve bizi mutlu etmemeye başlamasıdır. Yani bir bakıma alışma durumudur. Bize keyif ve mutluluk veren her şeye alışıyoruz ve bir süre sonra mutluluğumuz üzerinde bir etkisi kalmıyor. İlişkilere de alışıyoruz, sağlıklı oluşumuza da, zenginliğe de, bir arabaya sahip olmaya da… Mesela arabanızın olmadığını düşünün. Bir arabam olsa ne kadar mutlu olurum diye düşünürsünüz. Beğendiğiniz bir araba markası varsa onu gördükçe iç geçirirsiniz. Bir gün alacağım bunu dersiniz. Bunun için para biriktirirsiniz ve arabayı alırsınız. İlk günlerde çok mutlu hissedersiniz. Arabayı sürmekten ya da izlemekten büyük keyif alırsınız. Ancak bir süre sonra arabaya sahip olmanız duygularınız üzerindeki etkisini kaybetmeye başlar. Kanıksamış ve alışşa yamış olursunuz. Arabaya sahip olmak sizin için sıradanlaşır. Arabanızın olmasının ne kadar güzel bir şey olduğu aklınıza bile gelmez.
Hedonik adaptasyonun panzehiri “şükran duyma” etkinliğidir. Zaman zaman sahip olduklarımızın değerini, onları kaybetmeden önce hatırlamak ve kendimize hatırlatmak hedonik adaptasyona karşı yapabileceğimiz şeylerden bir tanesidir.
Mutluluk Ayar Noktası
İkinci kötü haberimiz ise “mutluluk ayar noktası” ile ilgilidir. Araştırmacılar, mutluluğun önemli oranda genetik olduğunu ifade etmektedirler. Hatta bazı araştırmacılar mutlulukta genetik faktörlerin etkisini vurgulamak için “Daha mutlu olmaya çalışmak, daha uzun olmaya çalışmak kadar nafile bir iştir” demişlerdir. Daha sonra konuyla ilgili başka pek çok araştırma yapılmış ve mutluluğun tamamıyla olmasa da önemli oranda genetik faktörlerden etkilendiği sonucuna ulaşılmıştır. Bu noktada “mutluluk ayar noktası”ndan bahsedilmiştir. Yani hepimizin doğuştan getirdiği bir mutluluk düzeyi vardır.
Varsayalım ki mutluluk ayar noktamız 100 üzerinden 70 olsun. Hayatımızda bizi mutlu edecek bazı gelişmeler oldu ve mutluluk düzeyimiz 90’a çıktı diyelim. Bir süre sonra tekrar 70’e gelecektir. Bu kötü haberdir çünkü doğuştan mutluluk düzeyi yüksek olan bireyler avantajlıyken, düşük olan bireyler ciddi anlamda dezavantajlıdırlar. Ama aynı durum kötü yaşantılar için de söz konusudur. Yani 70 olan mutluluk düzeyimiz kötü bir yaşantı sonucu 40’a inse bile bir süre sonra yine 70’e çıkacaktır. Bu anlamda da mutluluk ayar noktası konusu avantaj olarak da değerlendirilebilir. Yani mutluluk dediğimiz şey yaşam boyu süren bir özelliktir ve kolay kolay değişmez. İnsanlar yedisinde neyse yetmişinde de odur sözünü mutluluk için de kullansak yanlış olmaz. Ama bu kadar çaresiz miyiz, genetik kaderimiz midir? Bunun cevabını öğrenmek için de birazdan mutlulukla ilgili iyi haberlere bakacağız.
Olumsuz Çocukluk Yaşantıları
Üçüncü kötü haberimiz ise çocuklukla ilgilidir. Çocukluk insanın anavatanıdır. Mutlu bir çocukluk geçirmiş olma mutluluk için büyük bir avantajdır. Mutsuz bir çocukluk geçirmiş olma ise yetişkinlikteki mutluluğu olumsuz etkilemektedir. Çocuklukta gerekli ilgiyi, sevgiyi, takdiri ve şefkati görmemiş olma bireyde mutsuzluğun bir karakter haline gelmesine neden olabilmektedir. Yani mutsuzluk alışkanlığa dönüşebilmekte, birey mutsuzluğu deneyimleri sonucu öğrenmektedir.
Kötü haberlerle daha fazla içinizi karartmayayım. Neyse ki, mutlulukla ilgili iyi haberlerimiz de var.
Genetik Kaderimiz Değildir
Mutlulukta genetik faktörler önemlidir ancak genlerimizin esiri değiliz. Yakın dönemde yapılan çalışmalar, genlerimizin çevre şartlarına göre aktif konuma geçebildiklerini ya da pasif konumda kalabildiklerini ortaya koymuştur. Psikonöroimmünoloji alanında yapılan çalışmalar, stresin, düşünce ve inançlarımızın genlerimizi etkilediğini göstermektedir. Bu konuyla ilgili olarak Dr. Kazuo Murakami’nin “Genlerinizi Uyandırın” adlı kitabını okumanızı öneririm.
Mutluluk Öğrenilebilir
Mutluluk önemli düzeyde öğrenilebilir bir özelliktir. Beyin davranış ilişkilerini el alan çalışmalarıyla ünlü bilim insanı Richard Davidson, mutluluğun bir beceri olduğunu ve onun bir müzik aletini çalmayı ya da tenis oynamayı öğrendiğimiz gibi öğrenebileceğini ifade etmektedir. Aslında tüm öğrenmeler beynimizde gerçekleşen fiziksel olaylardır. Her öğrenmede beyin hücrelerimiz arasında fiziksel bağlantılar oluşur. Eğer olumlu duygular yaşamayı, iyimserliği, affediciliği, umutlu olmayı, şükran duymayı ya da olumlu düşünmeyi alışkanlık haline getirebilirsek beynimizde de bu anlamda bizi mutluluğa götürecek olumlu bağlantılar kurmuş oluruz. Yani beynimizi mutluluğa göre şekillendiririz. Mutluluk karakterimiz olur. İbn-i Sina “Erdemler alışkanlık haline geldiğinde saadet doğar” demiştir. Tüm mesele mutluluğu ve olumlu duygular yaşamayı alışkanlık haline getirmektir.
Olumlu Çocukluk Yaşantıları
Son iyi haberimiz ise çocukluk yaşantıları ile ilgilidir. Araştırmalar, çocukluk yaşantılarının mutluluk açısından önemli olduğunu ancak her şey olmadığını ortaya koymuştur. Kendi yürüttüğüm bir araştırmada olumlu çocukluk yaşantılarının, yetişkinlik yaşamındaki mutluluğun % 24’ünü açıkladığını bulmuştum. Yani mutluluğun tek yordayıcısı olumlu çocukluk yaşantıları değildir. Başka değişkenler de vardır. Yani iyi bir çocukluk geçirme önemlidir ama çocukluğunuz çok iyi geçmediyse de mutlu olabilirsiniz. Bunun için öncelikle kurban psikolojisinden kurtulmak gerekir. Çocukluk dönemi bizim kontrolümüzde olan bir dönem değildir. Ancak yetişkinlikte yaşamımızın ve mutluluğumuzun kontrolü büyük oranda bizdedir. Dolayısıyla geçmiş için sızlanmayı bırakıp, mutluluğumuzu etkileyebilecek diğer faktörlere odaklanmamız gerekir.
Mutlu olmanız ve mutlu kalmanız dileğiyle.
Dr. Tayfun Doğan – İstanbul, Nisan-2020
[…] 2013 yılından beri düzenlenen yıllık bir etkinliktir. Her yıl 20 Mart günü dünya mutluluk günü olarak kutlanmaktadır. Buradaki amaç her yıl tüm insanların bir günlüğüne dahi olsa […]