Danimarka, Kuzey Avrupa’da bulunan ve yaşam kalitesi açısından dünyanın en gelişmiş ülkelerinden birisidir. Mutluluk ve iyi oluş ile ilgili olarak yapılan araştırmalarda tutarlı bir şekilde çoğu zaman ilk sırayı alır. Bunlara Birleşmiş Milletler tarafından yapılan Dünya Mutluluk Raporu Araştırmasını, Gallup Araştırma Şirketi’nin gerçekleştirdiği araştırmaları ve Avrupa Sosyal Araştırması gibi örnekleri verebiliriz.
Peki, 5,5 milyon nüfusa sahip, yılın dokuz ayı soğuk, kış mevsiminde havanın öğleden sonra 3’te karardığı, Avrupa’daki en yüksek boşanma oranlarına sahip, antidepresan kullanımında yine dünyada ilk sıralarda olan, alkol ve uyuşturucu kullanımının ciddi sorun olduğu, intihar oranlarının oldukça yüksek olduğu ve % 60 gelir vergisi alınması itibariyle dünyanın en yüksek vergi oranlarına sahip bu ülkede mutluluk araştırmalarının sonuçları nasıl açıklanabilir?
Malene Rydahl, Danimarka’nın mutluluk sırlarını açıklamak üzere “Danimarkalı Gibi Mutlu: Dünyanın En Mutlu İnsanları Olmalarının On Nedeni” adlı bir kitap yazmış. Bu yazıda sizlere elimden geldiğince bu kitabın içeriğini tanıtacağım ve Rydahl’ın gözünden ülkesinin mutluluk sırlarını sunmaya çalışacağım. Bir aksilik olmazsa da birkaç hafta sonra Danimarka’da olacağım ve dışarıdan birisi olarak, ülkeyle ilgili kendim de gözlemlerde bulunacağım.
Rydahl, 18 yaşında Danimarka’dan ayrılmış yaklaşık 20 yıldır Fransa’da yaşayan bir kadın. Yaşam kalitesinin bu kadar yüksek olduğu mutlu ülkesinden ayrılması ve başka bir ülkede yaşaması da ayrıca ilginç bir durum aslında. Bu konuyla ilgili olarak, kitabından başka TedX’de yaptığı konuşmayı da dinleyebilirsiniz.
Yazar Danimarkalıların mutluluk nedenlerini on maddede özetlemiş. Bunlar; Güven, Eğitim, Özgürlük, Fırsat Eşitliği, Gerçekçi Beklentiler, Dayanışma ve Başkalarına Saygı, İş-Yaşam Dengesi, Parayla İlişki ve Cinsiyet Eşitliği olarak sıralanmış. Şimdi bunları sırasıyla ele alalım.
1. Güven: Herkese Güveniyorum
Yazar, mutluluğun ilk sırrının insanların birbirine olan güveniyle ve dürüstlükle ilgili olduğunu belirtiyor. Gerçekleştirilen güven araştırmalarında[i] uluslararası arenada Danimarka en üstlerde çıkıyor. Ülkede insanların birbirine güven oranı % 80’ler civarındadır. Araştırmaya dahil edilen diğer ülkelerde ortalama güven oranı ise % 25’lerdedir. Örneğin, insanların birbirine güven oranı ABD’de % 36, İngiltere’de % 25, Brezilya’da % 5 gibi. Merak edenler için Türkiye’nin durumu da bu konuda pek iyi değil, insanların birbirine güven oranı % 10’ların altındadır. Yani her 100 kişiden yalnızca 8-10 kişi diğer insanlara güvenirim diyor. Bu güven insanların birbirine güveninin yanında kurumlara, adalete, hükümete, yöneticilere olan güveni de kapsıyor.
2. Eğitim: Toplumda Bir Yerim Var
Rydahl, Danimarka’da eğitim sisteminin öğrencilerin kişilik ve becerilerini geliştirecek şekilde tasarlandığını ifade ediyor. Ülkede eğitim ücretsiz, hatta öğrencilere önemli oranda burs da veriliyor. Bir başka önemli nokta ise eğitimin herkes için erişilebilir olmasıdır. Okullarda ezbere dayalı bir sistem yerine çocuklarının kendi deneyimlerini yaşamalarına ve kendi görüş açılarını oluşturmaya teşvik edilen bir yapı olduğu belirtiliyor. Meraklı, araştıran, eleştiren bağımsız bireyler yetiştirmek hedef olarak belirlenmiş.
3. Özgürlük: Hayatta Kendi Yolumu Seçmekte Özgürüm
Özgürlük ve özerk davranışlar toplumda öylesine yaygınlaşmış ki gençlerin yaklaşık % 70’inin bağımsız bir hayat sürmek üzere on sekiz yaşından sonra evlerini terk ettiğini belirtiyor yazar. Burada özgüven de önemli diye düşünüyorum çünkü özgüveni yetersiz bireyler bağımsız davranışlarda bulunamaz. Kitapta, Danimarka’da on üç ile on yedi yaş aralığındaki gençlerin % 70’nin okul dışında bir işlerinin olduğunu, bu oranın 18 yaşından sonra % 80’leri aştığı anlatılıyor. Yani kişisel bağımsızlığını elde edebilmek amacıyla gençler çalışıyor ve öncelikle ekonomik bağımsızlıklarını kazanıyorlar. Böylece her şey için ebeveynlerinden para ve izin istemek zorunda kalmıyorlar. İstedikleri kişi olma özgürlüğü de şüphesiz mutluluklarına katkı sağlıyor. Zaten pozitif psikoloji çalışmalarından biliyoruz ki özerklik ihtiyacı üç temel psikolojik ihtiyaçtan birisidir (diğer ikisi yeterlik ve ilişki ihtiyacıdır) ve mutluluğun önemli belirleyicilerinden birisidir.
4. Fırsat Eşitliği: İstediğim Kişi Olabilirim
Yazar, Danimarka’nın mutluluğunda önemli olan bir diğer etkenin de fırsat eşitliği olduğunu vurguluyor. Herkesin başlangıç noktası ne olursa olsun kendi başarısını yaratabileceği şeklinde ifade edilen Amerikan rüyasının asıl yaşandığı yerin Danimarka olduğunu söylüyor. İsteyen ve gayret eden bireylerin sosyal merdivenleri ABD, Japonya, ve Fransa gibi ülkelere göre daha kolay tırmanabileceklerini belirtiyor. Buna toplumdaki bireyler arasındaki gelir uçurumunun olmaması ve ihtiyacı olan bireylere maddi anlamda önemli destekler sağlandığı da ekleniyor.
5. Gerçekçi Beklentiler: Gerçekçi Hayallerim Var
Kitapta, Danimarkalıların gerçekçi hatta düşük beklentili insanlar oldukları ve çoğunlukla en iyi olma ya da herkesi alt etme gibi özelliklerinin olmadığı vurgulanıyor. Bunun da mutluluğu etkilediğini pozitif psikoloji araştırmalarından biliyoruz. Yani beklentilerin düşük olması mutluluğu olumlu yönde etkileyen bir şeydir. Rydahl, Danimarkalılar hayatta basit şeyleri severler, nadiren büyük maddi servet tutkuları vardır, nadiren büyüklük ya da en iyisi olma hayalleri kurarlar; aksine, hayatı olduğu gibi kabul ederler diyor. Anlaşılan o ki kişisel hırsın düşük olması da Danimarkalıların mutlu olmalarının önemli bir nedeni olarak karşımıza çıkıyor.
6. Dayanışma ve Başkalarına Saygı: Sen İyiysen, Ben Daha İyiyim
Yazara göre, Danimarka, alınan vergi oranları açısından inanılmazdır. Vergi oranları % 60’lardadır. Ancak halkın büyük çoğunluğu bundan hiç şikâyet etmez, şikâyet bir yana halkın çoğunluğu yüksek vergilerin alınmasından yanadır. Vergilerin doğru yerlere harcandığını bilirler ve paylaşmaktan mutluluk duyarlar. Rydahl, ayrıca insanların kurallara uyma konusunda da çok hassas olduklarını belirtiyor. Yirmi yıla yakın süredir Fransa’da yaşamasına rağmen, hala hiç araba gelmese bile kırmızı ışıkta geçmekte zorlandığını ifade ediyor. Bir de gelse de Türkiye’yi görse 🙂
7. İş-Yaşam Dengesi: Çok Fazla Hygge Zamanı İstiyorum
Kitapta, Hygge kavramının Danimarka diline ait olduğu ve diğer dillerde gerçek bir karşılığının olmadığı ifade edilmektedir. Ancak genel olarak, sıcaklık, samimiyet, aile ve arkadaşlarla geçirilen hoş zamanlarla yakında ilişkili bir kavram olarak görülüyor. Bu tür zamanların çoğalması mutluluğun önemli bir belirleyicisi olarak görülüyor. Yine pozitif psikoloji araştırmalarından biliyoruz ki, serbest zaman etkinliklerine ayrılan zamanın artması, insanların sosyalleşmeye ve hobilerine zaman ayırmaları mutluluklarını artırmaktadır. OECD’nin araştırmasına göre Danimarka, İspanya ile birlikte iş-yaşam dengesini en iyi kurmuş ülkeler olarak karşımıza çıkmaktadır. Ortalama olarak, Danimarkalılar günlerinin % 69’unu kişisel faaliyetlerine ayırmaktadırlar. Bu da 16 saati aşkın bir süre anlamına gelmektedir. OECD ortalaması ise 15 saattir. Kanada, Polonya, Meksika ve Türkiye bu konuda en sonlarda yer almaktadır. Yani çalışılan süre bizde çok yüksek, kişisel işlere ayrılan zaman ise çok düşük. Danimarka’da ailenin ve aileyle geçirilen zamanın da çok önemli olduğunu görüyoruz. Kitapta, Avrupalıların % 60’ı haftada en az bir kez aileleri, arkadaşları ve akrabalarıyla zaman geçirirken, Danimarkalılar arasında bu oranın % 78 olduğu belirtiliyor. Kısacası iş-yaşam dengesinin iyi ayarlanması, Danimarkalıların kendilerine daha çok zaman ayırmalarına, sosyal etkinliklere daha çok katılabilmelerine, spor kulüplerine ve çok çeşitli derneklere üye olabilmelerine imkân sağlamaktadır.
8. Parayla İlişki: Sahip Olduğumla Mutluyum
Yazara göre, Danimarkalılar para söz konusu olunca gayet rahattırlar. Çoğu Danimarkalı için zengin olmak bir öncelik değildir. Sevmediği bir işi yapıp çok para kazanmaktansa, sevdiği bir işi yapıp az para kazanmak daha çok tercih edilen bir durum olarak anlatılıyor. Anladığım kadarıyla insanlar çok para kazanma veya kısa yoldan köşe dönme gibi amaçlar peşinde koşmuyorlar. Ancak bu noktada şunu da belirtmek gerekiyor, ülkede kişi başına düşen gayri safi milli hasıla 40 bin doların üzerindedir. Ayrıca insanlar geleceklerini güven içerisinde görmekte, sağlık ve eğitim hizmetlerinden ücretsiz faydalanabilmekteler. İşsiz kaldıklarında işsizlik parası alabilmektedirler. Tüm bu ekonomik refah parametreleri insanlar için çok para kazanmayı birinci amaç olmaktan çıkarmaktadır.
9. Tevazu: Diğerlerinden Daha İyi Olduğumu Düşünmüyorum
Yazar Rydahl, tevazunun Danimarkalı bireylerin genel karakteristiklerinden birisi olduğunu vurguluyor ve onlar için önemli olan kazanmak değil, katılmaktır diyor. Jante Kanunu olarak da ifade edilen bir yaşam felsefesine göre tevazu sahibi olmak ya da alçakgönüllü olmak toplumun benimsediği önemli değerlerdendir. Buna göre kişiler kendisini insanlardan bir insan olarak görür. Ne diğerlerinden üstündürler, ne de aşağıdırlar. Gururlanıp kibirlenmezler, diğer insanları küçümsemez ve aşağılamazlar. Muhtemelen bu da diğer insanlarla daha çok besleyici ilişkiler kurmalarına ve daha az zehirleyici ilişkiler kurmalarına olanak sağlamaktadır. Tevazu konusunda Danimarka Kraliçesi II. Margrethe’nin sözü de dikkate değerdir: “Tevazumuzdan gurur duyarız. Bu bizim tersine megalomanimizdir”.
10. Cinsiyet Eşitliği: Rolümü Seçmekte Özgür Olduğumu Hissediyorum
Danimarka’da mutluluğun önemli belirleyicilerinden birisinin de cinsiyet eşitliği olduğu belirtiliyor. Çocukluktan itibaren cinsiyet ayrımının olmadığı bir ortamda ve kültürde yaşadıklarını, bu durumunda yetişkin olunduğunda da cinsiyet eşitliğini benimsemelerini sağladığını gösteriyor. Yazara göre, cinsiyet kalıplarının olmaması, çocukları doğal bir şekilde gelişmeye yönlendirir ve onlardan beklenenin değil, keyif aldıklarının peşinden gitme konusunda onları cesaretlendirir. Danimarka’da erkeklerin yaklaşık % 77’si kadınların ise % 72’si çalışmaktadır. Yine meclisteki milletvekillerinin % 37’si kadındır.
Kitapta, Danimarkalıların mutluluğu bu on değişkenle açıklanmaya çalışılmış. Genel anlamda mutluluk ile ilgili araştırmaları göz önüne aldığımızda, bu faktörlerin gerçekten de toplumsal barış, yaşam kalitesi ve mutluluk açısından belirleyici olabileceğini söyleyebilirim. Bu anlamda kitabı oldukça beğendim. Yazar, var olan mevcut durumu gayet rasyonel bir şekilde açıklamış ve analiz etmiş.
Peki, yukarıda da belirttiğimiz yüksek intihar oranlarını, antidepresan ve uyuşturucu kullanımını oranlarını nasıl açıklayacağız?
Dünya Sağlık Örgütü’ne göre Danimarka’da 100.000 erkekten (13,6)’sı intihar ediyor. Bu oldukça yüksek bir oran ama genel olarak bilinenin aksine en yüksek oran değil. Örneğin, bu oranlar Kore’de (41,7), Litvanya’da (51), Fransa’da (19,3), Almanya’da (14,3), İngiltere’de (9,8), Libya’da (2,2) ve Kuveyt’de (1,0)’dır. Bu konuda şunu söyleyebiliriz, intihar oranı her ne kadar yüksek olsa da daha bireysel ve mutlulukla karşılaştırdığımızda daha az görülen bir durumdur. Yani elimizdeki mevcut verilere bakarak 100.000 kişiyi incelediğimizi varsayarsak bunların 12’si intihar ederken, 75.000’i kendisini mutlu olarak tanımlamaktadır. Dolayısıyla bir araştırma yapıldığında toplumun genelinin mutlu çıkması doğal bir sonuç olarak değerlendirilebilir. Bu kıyaslamanın aynısı antidepresan kullanımı için de yapabiliriz.
Tabii ki şunu da belirtmek gerekiyor ki bu saydığımız, uyuşturucu, intihar, antidepresan kullanımı ya da boşanma oranlarının yüksekliği gibi konular toplumda problem olarak görülüyor ve kesinlikle halının altına süpürülmüyor. Bunlarla baş edebilmek için de pek çok çalışma yapılıyor. Yani kısacası, bu insanlar ülkemiz mutlu derken, hiçbir sorunumuz yok gibi bir söylemde bulunmuyorlar.
Bu arada belirtmem gereken önemli bir konu daha var. Bu tür yazılarda amacım Danimarka’nın olumlu özelliklerini ortaya koyarken, kendi ülkemizi aşağılamak ya da değersizleştirmek değildir. Her toplumun ya da ülkenin olduğu gibi mutlaka bizim de olumlu özelliklerimiz var. Belki bu tür yazılar nelere önem vermemiz ya da neleri değiştirmemiz gerektiği konusunda bize ya da ilgililere yol gösterici olur. Umarım bir gün biz de mutlu bir ülke oluruz ve de Danimarkalının biri “Türk Gibi Mutlu Olmak” diye bir yazı yazar. Bu gözle okunmasını rica ederim.
[i] Güven araştırmaları için Gert Tinggaard Svendsen’in araştırmalarına ya da https://ourworldindata.org/trust sitesine bakabilirsiniz.
Sevgiyle kalın,
Tayfun Doğan, İstanbul
Bu şehirde ülkede yaşayan bir insan olarak mutluluğun en temeli ‘güvenmek ‘hem kendine hem karşında ki insana hemde saygı ile bakmak tüm değerlere.
Evet tüm olumsuzluklara rağmen ‘ mutlu ‘ olmayı seçmekten vazgeçmeyen
bir toplumuz .
Teşekkürler Danimarka
Yorumunuz için teşekkür ederim. Danimarka ile ilgili gözlemlerimin olduğu yazıyı da tavsiye ederim. http://www.tayfundogan.net/2017/09/03/danimarka-seyahat-notlari/
Merhaba, Hollandada yaşıyorum yaklaşık 1.5 senedir. Ve Danimarka için bahsedilen kriterler burada da çok benzer. Mutlu ve şikayetsiz; huzurlu bir toplumda yaşamak için ülkemizden uzakta yaşamayı göz aldık diyoruz bizler. Ülkemizde medya vs gibi unsurlar insanlarımızı kötü ahlaka özendirmekte ve özellikle ahlak bozucu yönde ilerlenmekte. Din olgusunun yaşanmaması ve cahillik, buna ülkenin aydınları da dahil malesef insanımızın insani değerler açısından iyi yetiştirilmediğini gösteriyor… Toplumlara iyi örnekler gerekiyor ve biz aile kurumumuza gereken özeni göstermiyoruz, maddeye esir bir yaşam hüküm sürmekte vesselam…
Ne güzel çalışmalar, Danimarka gezi yazınızı da okudum ve de mutluluk çalışmanızı, her kelimesini dikkatle ve zevkle okudum. Sizi ilk Oytun Erbaş ile olan sohbetiniz ile keşfetmiştim ve hayran kalmıştım. Tüm çalışmalarınız için teşekkür ediyorum. Sizlerin bu değerli eserlerini görmek beni de yüceltiyor, beni onure ettiniz…😃
Teşekkür ederim güzel dilekleriniz için, sevgiyle kalın Senay hanım 🙂