Pozitif Psikolojinin Geleceği

Pozitif psikoloji, sıradan insanın davranışlarını ve güçlü yönlerini bilimsel yollarla inceleyen bir disiplindir. Ortaya çıkışından itibaren üzerinde yoğun tartışmalar olmuş ve bu yaklaşıma ciddi eleştiriler de gelmiştir. Bu eleştirilerden bir tanesi de, bu yaklaşımın geçici bir heves olduğu yönündeydi. Ancak henüz ergenlik dönemini yaşayan pozitif psikoloji yaklaşımı, psikoloji camiası içerisinde pek çok kişinin ilgisini çekti. Konu ile ilgili, konferanslar düzenlendi, dergiler yayın hayatına başladı, yüksek lisans ve doktora programları açıldı ve gün geçtikçe bu yaklaşıma ilişkin ilgi artmaktadır. Gelinen noktada, bunun geçici bir heves olmadığı anlaşıldı. Ancak, beklenen bireysel ya da toplumsal etkiyi ve dönüşümü gerçekleştirebildi mi? Artı, pozitif psikolojiyi gelecekte ne bekliyor? Bunlar cevap bekleyen önemli sorular olarak karşımızda duruyor.

Pozitif psikolojinin başardığı bazı şeyler var tabii ki. Bunlardan ilki, alanda çalışanların dikkatini insanın olumlu özelliklerine de çekmiş olmasıdır. Bir başkası ise, pozitif psikoloji ile ilgili çalışanları bir şemsiye altında toplamasıdır. Bu kişiler birbirinden haberdar oldular ve etkileşimleri arttı. Ancak yaklaşımla ilgili çalışanların kuramsal çalışmalardan çok ilişkisel çalışmalara yönelmeleri bir eksiklik olarak değerlendirilebilir. Bir de ağırlıklı olarak bireysel ağırlıklı çalışmaların daha yoğun olduğunu görüyoruz. Toplumsal nitelikteki çalışmalar ise görece daha az denilebilir.

adsiz6

Peki, pozitif psikolojiyi gelecekte ne bekliyor? Ya da pozitif psikolojinin olası bir geleceği var mı?

Diğer pek çok yaklaşımda olduğu gibi pozitif psikolojide de alt alanlar oluşmaya başladı. Örneğin, iş yaşamında, eğitimde ya da ruh sağlığı alanında pozitif psikoloji buna örnek olarak verilebilir. Süreç bize göstermektedir ki, bu özelleşme zenginleşerek devam edecektir. Kişisel görüşüm, pozitif psikoloji akımının daha sağlam temellere oturabilmesi için farklı disiplinlerle işbirliğini artırması gerektiği yönündedir. Özellikle pozitif psikoloji ile ilgili açılan kurslarda, yüksek lisans ve doktora programlarında buna dikkat edilmelidir.

Felsefe, nöropsikoloji ve ekonomi alanları, işbirliği yapılması gereken disiplinlerin başında gelmektedir. Felsefenin bu konudaki dikkate değer ve zengin bir birikiminden faydalanmak gerekmektedir. Son yıllarda psikoloji biliminde nöropsikolojiye doğru bir eğilim gözlenmektedir. Beyin davranış ilişkileri bize daha bilimsel ve somut veriler sağlamaktadır, dolayısıyla nöropsikoloji ile etkileşim halinde olmak bu alana önemli kazanımlar getirecektir. Ekonomi alanı da özellikle yaşam kalitesi konusundaki çalışmalarıyla, pozitif psikolojiye önemli katkılar sağlayabilir.

Bunların dışında, Budist felsefe zaten psikolojiyi ve özellikle pozitif psikolojiyi ciddi oranda etkilemiştir ve etkilemeye devam edecektir. Şahsen, tasavvufi kavramların da bu alana önemli katkılar sağlayabileceğini düşünüyorum. Ancak ülkemizde psikoloji alanıyla tasavvuf alanında çalışan bilim insanlarının, bilimsel tutuma uygun olmayan bir şekilde birbirlerine karşı çok önyargılı ve uzak olduklarını gözlemliyorum. Bu uçurum aşılabilirse pozitif psikoloji ile ilgili uluslararası literatüre önemli katkılar sunulabilir diye düşünüyorum. Ek olarak, belki en başta söylemem gerekiyordu ama pozitif psikoloji alanında çalışanların, hümanist psikolojiyle daha çok ilgilenmeleri ve hümanist psikolojinin kuramsal zenginliğinden faydalanmaları gerekmektedir.

Sonuç olarak, pozitif psikolojinin ilerleyen süreçte güçlenerek büyüyeceğini düşünüyorum. Tek endişem, pozitif psikolojinin istismara çok açık bir alan olmasıdır. Özellikle kişisel gelişim ya da koçluk gibi bilimsel temeli olmayan yaklaşımlarla pozitif psikolojiyi ayırmak gerekiyor. Başta söylediğimizi, tekrar tekrar vurgulamak gerekiyor. Pozitif psikoloji insanın güçlü yönlerinin BİLİMSEL YÖNTEMLERLE incelenmesidir. Bunun dışındaki yaklaşımlara çok fazla itibar etmemek gerekiyor.

Dr. Tayfun Doğan

http://www.tayfundogan.net

Related posts

Leave a Comment