Mental iyi oluş kavramı, pozitif psikoloji çalışmaları kapsamında, son zamanlarda tekrar gündeme gelen kavramlardan birisidir. Mental iyi oluşla kastedilen “ruh sağlığı yerinde insan”dır. Bu kavramı daha net bir şekilde anlayabilmemiz için, Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) sağlığı ve ruh sağlığını nasıl tanımladığına bakmamız gerekir. DSÖ’ye göre sağlık, sadece hastalık ve sakatlık halinin olmayışı değil, bedensel, ruhsal ve sosyal yönden tam bir iyilik hali olarak tanımlamaktadır. Yine aynı örgüte göre mental sağlık ise, bireyin kendi yeteneklerinin farkında olması, yaşamında oluşan stresin üstesinden gelebilmesi, iş yaşamında üretken ve faydalı olabilmesi ve yetenekleri doğrultusunda toplumuna katkı yapması’’ olarak tanımlanmaktadır.
Tanımdan yola çıkarak, bir kişiye ruh sağlığı yerinde diyebilmemiz için, onun herhangi bir psikolojik rahatsızlığının olmamasının yeterli olmadığını, bunun ötesinde işlevsel olabilmesinin de önemli olduğunu söyleyebiliriz. Yani mental açıdan sağlıklı birey, kendisini bilecek, yaşamın doğal bir parçası olan stresle etkin bir şekilde baş edebilecek, üretken bir birey olacak ve içinde yaşadığı topluma da (ya da genel olarak insanlığa) katkı sağlayacak. İşin özeti, mental açıdan sağlıklı olmak çok kolay bir iş gibi görünmüyor 🙂
Konu ile ilgili olarak alanyazına baktığımızda ise, mental iyi oluşla ilişkili kullanılan benzer kavramları görebiliyoruz. Psikolojik iyi oluş, duygusal iyi oluş, öznel iyi oluş ve sosyal iyi oluş gibi kavramlar bu kapsamda değerlendirilebilir. Mental iyi oluş, bunların hepsini içeren daha kapsamlı bir kavram olarak karşımızda duruyor. Dolayısıyla mental iyi oluş içerisinde, erdemli ve anlamlı bir yaşam olduğu kadar, olumlu duyguları sık yaşama, olumsuz duyguları daha az yaşama ve yaşamdan memnun olma da bulunuyor.
Bir birey düşünelim, bu birey, kendisiyle barışık, diğer insanlarla iyi ilişkiler kuruyor, yaşamda belli bir amacı var, sürekli bir şekilde gelişime ve öğrenmeye açık, günlük işlerini başarılı bir şekilde hallediyor ve kendisini bağımsız (özerk) bir birey olarak hissediyor. Bunlara ek olarak, bu birey yaşamında genel anlamda, neşe, sevinç, umut, onur, coşku, sevgi, kararlılık ve güven gibi duyguları daha sık yaşıyor; nefret, kaygı, korku, utanç, pişmanlık, suçluluk, kırgınlık, üzüntü ve ümitsizlik gibi duyguları ise daha az yaşıyor. Ayrıca bu birey, genel olarak yaşamından da memnun ise biz bu bireyin mental iyi oluşunun yeterli düzeyde olduğunu söyleyebiliriz.
Mental iyi oluş düzeyi yüksek birey, “hayatı ustaca yaşamak” konusunda maharetlidir. Her yeni günü yeni bir macera olarak görür ve yaşamda deneyimlenecek çok fazla şey olduğunu bilir. Dünyaca ünlü usta psikiyatrist Irvin Yalom bu konuda “Yaşam size sunulmuş bir armağandır. Alın, paketi açın, kullanın, takdir edin ve tadını çıkarın” demektedir. Mental açıdan iyi durumda olan birey bu armağandan dolayı müteşekkirdir ve onun hakkını vermeye çalışır. Bunu da iyi yaşayarak yapar. Bazen öğrencilerimden ya da çevremden, çok sıkılıyoruz, yapacak bir şey bulamıyoruz şeklinde serzenişler duyarım. O zaman onlara hep şunu derim “Tanışılacak bu kadar çok insan, gezilecek bu kadar çok yer, dinlenecek bu kadar çok müzik, izlenecek bu kadar çok film, okunacak bu kadar çok kitap ve tadılacak bu kadar çok yiyecek varken, yapacak hiçbir şey bulamayıp sıkılmak büyük maharet olsa gerek.” Yaşamanın hakkını vermek gerekir. Bu konuda da tercih edilecek çok seçenek olduğunu düşünüyorum.
Er Ryan’ı Kurtarmak adında, başrolünde Tom Hanks’in oynadığı, efsane bir savaş filmi vardı. Düşman hatları içinde kalmış bir askerin kurtarılmasıyla ilgiliydi. Filmde, er Ryan’ı kurtarmak için pek çok asker ölüyor ve büyük zorluklar çekiyorlardı. Nihayet eri kurtardıklarında, birliğin başındaki komutan şunu diyordu “Tüm bunlara değecek bir hayat yaşa” Gerçekten etkileyici bir sahneydi. Filmin sonunu da söylemiş oldum ama izlemeyenler kusura bakmasın. Zaten filmin adından da belli aslında sonunda ne olacağı 🙂
Mental olarak güçlü, dingin ve iyi olmanız dileğiyle…
Dr. Tayfun Doğan
Psikolojik Danışman
http://www.tayfundogan.net