20 Mart tüm dünyada Dünya Mutluluk Günü olarak kutlanıyor. Nasıl başladı ve ne için kutlanmaktadır biraz bilgi verebilir misiniz?
Evet dünya mutluluk günü, mutlu olmanın küresel bir insan hakkı olduğu fikrini desteklemek için Birleşmiş Milletler (BM) tarafından 2013 yılından beri düzenlenen yıllık bir etkinliktir. Her yıl 20 Mart günü dünya mutluluk günü olarak kutlanmaktadır. Buradaki amaç her yıl tüm insanların bir günlüğüne dahi olsa mutluluğu hatırlamaları, birbirlerine hatırlatmaları ve mutlu olmak için bir şeyler yapmaları konusunda farkındalık yaratmaktır. Bu yılki Dünya Mutluluk Günü’nün teması ‘Sakin Olun, Bilge Kalın, Nazik Olun ‘ olarak belirlendi. Her yıl bu günde BM, ülkelerin mutluluk düzeylerini karşılaştıran Dünya Mutluluk Raporu’nu yayınlamaktadır. Ayrıca mutluluğu hatırlatma ve bu konuda farkındalığı artırma adına etkinlikler düzenlenmektedir. Bugün en azından ulaşabildiğimiz birkaç kişiye yardım ederek, onların mutlu olmalarına katkı sağlayabiliriz. Ayrıca sosyal medyada da, özellikle Twitter’da bu konuda etkinlikler önerilmektedir. Pozitif Psikoloji (@pozitifpsk) hesabını ve #InternationalDayOfHappiness ve #dünyamutlulukgünü etiketlerini takip ederek bu etkinliklerden haberdar olabilirsiniz.
Dünya Mutluluk Raporun’da bu yıl ne gibi sonuçlar elde edildi?
2021 yılı Dünya Mutluluk Raporu yayınlandı. Geçen yıl 93. sırada olan Türkiye, 11 sıra gerileyerek 149 ülke arasında 104. sırada yer aldı. En mutlu ülke ise son birkaç yıldır olduğu gibi yine Finlandiya oldu. En mutlu ilk 10 ülkenin sırasıyla Finlandiya, Danimarka, İsviçre, İzlanda, Hollanda, Norveç, İsveç, Lüksemburg, Yeni Zelanda ve Avusturya olduğu görüldü. En mutsuz ülkenin ise Afganistan olduğu bulundu. Onu takip eden ülkeler ise Zimbabwe, Ruanda ve Botswana olarak saptandı.
Mutluluk öznel bir kavram değil midir? Herkese göre değişmez mi? Mutluluğu nasıl tanımlıyorsunuz?
Evet özü itibariyle mutluluk özneldir ve insanlara size göre mutluluk nedir diye sorduğumuzda genellikle onları neyin mutlu ettiğini söylüyorlar. İşte mutluluk ailenin yanında olmaktır, sağlıklı olmaktır, istediklerini yapabilmektir gibi. Ayrıca kimse “Aa mutluluk mu o da ne, hiç bilmiyorum” demiyor. Herkes ne olduğunu biliyor ama belki tanımlamakta güçlük çekiyorlar. Tanımlamak, kavramsallaştırmak ve ölçmek de bilim insanlarının işidir. Bilim mutluluk hakkında ne diyor? Onu nasıl tanımlıyor ona bakmamız gerek. Mutlulukla ilgili en çok kabul edilen tanımlardan birisi Dr. Ed Diener’e aittir. O mutluluğu “Kişinin olumlu duyguları sık yaşaması, olumsuz duyguları daha az yaşaması ve genel olarak hayatından memnun olmasıdır” şeklinde tanımlıyor. Bu oldukça rasyonel ve anlaşılabilir bir tanımdır. Kişi hayatında genel olarak sevinç, neşe, onur, kararlılık, huzur gibi duyguları daha sık yaşıyorsa; öfke, kaygı, korku, nefret, hayal kırıklığı, üzüntü gibi duyguları ise daha az yaşıyorsa ve genel olarak yaşamından memnunsa biz o kişiyi mutlu olarak kabul ediyoruz. Bunun dışında Harvard Üniversitesi’nden Tal Ben Shahar’ın mutluluk tanımı da benim beğendiğim tanımlar arasındadır. Kendisine göre mutluluk “Hayatı keyif alarak anlamlı bir şekilde yaşamaktır”. Bu tanımda hem hayattan keyif alma söz konusu hem de değerli ve anlamlı yaşama söz konusudur. Son olarak Dr. Paul Wong’un mutluluk tanımından da bahsetmek isterim. Paul Wong mutluluğu “bireyin kendisiyle, başkalarıyla ve dünya ile barış halinde olduğu; içsel uyum, şükran ve hoşnutlukla karakterize bir durum” olarak tanımlamaktadır. Mutluluk ne değildir? Mutluluk kesintisiz bir neşe, eğlence hali ve sürekli bir haz duygusu içinde olmak değildir. En büyük yanılgı buradan kaynaklanmaktır.
Peki mutlulukla ilgili başka bu tür yanlış değerlendirmeler ve düşünceler var mıdır?
Maalesef mutlulukla ilgili çok fazla yanlış düşünce ve inanç bulunmaktadır. Bunların başında dediğim gibi mutluluğu hazla karıştırma gelmektedir. Haz da mutluluğa dahildir ancak haz eşittir mutluluk değildir. Mutluluk hazdan daha öte, değerli ve sürekliliği olan bir karakter durumudur. Kişi haz alabilir, haz dolu olabilir ama aynı anda mutsuz da olabilir. Yaşamdaki haz ve acılar birazcık denizin dalgalarına ya da yüzeydeki köpüklere benzetiliyor. Haz ve acılar geçicidir. Yukarıda fırtınalar koparken denizin derinliklerinde müthiş bir sükûnet olabilir. Gerçek ve içsel mutluluk, kâmil mutluluk budur.
Bunun dışında, mutluluğu bencillik olarak görmek de yanlış bir düşünce ve inançtır. Araştırmalar mutlu insanların daha yardımsever, paylaşımcı, nazik ve merhametli olduklarını ortaya koymaktadır. Bu anlamda mutluluk bir avantajdır. Toplumların nasıl ki dürüst, çalışkan, başarılı insanlara ihtiyacı varsa, mutlu insanlara da ihtiyacı bulunmaktadır. Yakın zamanda kendi yaptığımız bir araştırmada, bireylerin mutluluk düzeyleri arttıkça saldırganlık, sözel saldırganlık, fiziksel saldırganlık, öfke ve düşmanlık düzeylerinin düştüğünü bulduk. Bu toplumsal yaşam açısından çok değerli bir bulgudur. Her şey bir yana mutlu insan ailesi, çevresi ve toplumu için bir armağandır aslında. Düşünsenize mutlu bir anneniz babanız var, öğretmeniniz var, işvereniniz var ya da çalışanınız var. Bu çok değerli bir armağandır.
Yine mutlu insanların tembel, gevşek, disiplinsiz oldukları düşünülür. Ama bu da çok büyük bir yanlış değerlendirmedir. Yine araştırmalar mutlu insanların daha üretken, daha verimli ve yaratıcı olduklarını ortaya koymaktadır. Mutlu bir birey iş yeri için her anlamda değerlidir.
Pek çok kişi mutlu olma söz konusu olduğunda bunun sürekli ve lekesiz bir şekilde olması gerektiği inancındadır. Sanki mutluluk hiçbir derdin, tasanın olmaması ve sürekli bir neşe ya da sevinç hali gibi algılanıyor. Oysaki mutlulukla ilgili ne kadar yanlış bir değerlendirme. Kişi mutlulukla ilgili olarak sadece bu düşünce ve inanç içinde olduğundan dolayı bile mutsuz olabilir. Çünkü bu tür bir mutluluğa ulaşılması imkansızdır. Peyami Safa’da bu konuya değinmiş ve “Kedersiz, saf, ebedi ve mutlak bir saadet aramak, insanlığın tabiatı haline gelmiş bir gafletidir. Elemsiz haz, hazsız elem tasavvuru, pek mücerred ve batıldır” demiştir.
Yaratıcılık anlamında çeşitli alanlardan sanatçılara baktığımızda mutsuzluklarının onları üretken ve yaratıcı yaptığını görüyoruz. Bu sizin söylediklerinizle çelişmiyor mu? Müslüm Gürses o kadar acı yaşamasa bu kadar güzel eserleri ortaya koyabilir miydi?
Evet bu soru gerek konferanslarımda gerekse katıldığım televizyon programlarında en çok karşılaştığım sorulardan birisidir. Sadece benim de değil, bu alanda çalışan pek çok akademisyenin karşılaştığı bir sorudur. Ama temelde mantıksız bir sorudur. Harvard Üniversitesi’nden Dan Gilbert bu konuda şunları söylüyor: “Herkesin aklına tarihten mutsuz ve yaratıcı örnek gelebilir ama bu mutsuzluğun yaratıcılığı artırdığı anlamına gelmez. Günde iki paket sigara içip de 90 yaşına kadar sağlıklı yaşayan insanlar da olabilir ama bu sigara iyidir demek değildir. Bir şeyi kanıtlamak için anekdot kullanmak yeterli değildir. Bilim, sadece işinize gelen hikâyeyi ya da anekdotu kullanmanızı kabul etmez. Bütün hikayeleri ya da makul sayıda bir örneği incelemeniz gerekir. Bu açıdan baktığımızda da bilimsel araştırmalar, mutlu insanların daha yaratıcı ve üretken olduklarını göstermektedir. Mutsuz olup yaratıcı olanlar yok mudur? Elbette vardır ama onlar istisnadır ve istisnalar kaideyi bozmaz”. Sanırım bu cevap yeterli olmuştur.
Anladım teşekkür ederim. Yeri gelmişken, bilim mutluluk hakkında ne diyor?
Evet kritik soru bu. Mutluluk hakkında herkes bir şeyler söyleyebilir ve söylüyorlar da. Bugün herhangi bir kitap satış sitesine girip “mutluluk” diye arattığınızda yüzlerce farklı kitaba ulaşabilirsiniz. Ancak bu konuda bilim ne diyor, bu çok önemli. Bugün geldiğimiz noktada pek çok farklı yöntemle mutluluğu ölçebiliyoruz ve mutluluk konusu tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar bilimin temel araştırma materyali konumuna gelmiştir. Sadece psikoloji bilimi de değil, bugün ekonomi, sosyoloji ve nörobiyoloji gibi pek çok farklı disiplin mutluluğu araştırmaktadır. Mutlulukla ilgili saygın ve nitelikli çok sayıda bilimsel dergi bulunmakta ve her yıl dünyanın farklı yerlerinde yapılan binlerce araştırma bu dergilerde yayınlanmaktadır. Elde edilen çarpıcı bulguları özet olarak söyleyecek olursam bunları iki kategoride ifade etmem gerekir. Mutlulukla ilgili kötü haberler nelerdir? Mutluluğun yaklaşık olarak %50’si genetik faktörler tarafından belirlenmektedir. Bu biraz olumsuz bir haber olarak nitelendirilebilir. Çünkü genetik özelliklerimiz üzerinde çok fazla değişiklik yapamıyoruz. Bir başka kötü haber de “hedonik uyum”la ilgilidir. Başlangıçta bizi mutlu eden şeyler bir süre sonra mutlu etmemeye başlıyor. Her şeye alışıyoruz ve genetik olarak mutluluk seviyemize geri dönüyoruz. İyi haberlere gelecek olursak, genetik faktörler her ne kadar etkili olsa da genetiğin esiri değiliz ve net bir şekilde söyleyebiliriz ki “Mutluluk bir beceridir ve öğrenilebilir”. Tüm mesele mutluluğu ve umudu, iyimserliği, erdemli olmayı alışkanlık haline getirmektir. İbn-i Sina bu konuda “Erdemler alışkanlık haline geldiğinde saadet doğar” demektedir. Eğer mutluluğu karakterimiz haline getirebilirsek, hangi ortama gidersek gidelim, nerede ve hangi koşulda yaşarsak yaşayalım mutlu olmaya devam ederiz. Gerçek mutluluk da budur zaten. Yani dışsal koşullara bağlı olmayan ve şartlara göre değişmeyen bir mutluluk.
Neden bazı insanlar diğerlerinden daha mutludur? Mutlu insanların evrensel bazı özellikleri var mıdır?
Evet mutlulukla ilgili araştırmalar yapıldıkça bu konuda daha emin konuşabiliyoruz. Mutlu bireylerin daha az mutlu ya da mutsuz bireylere göre farklı özellikleri var. Bir çırpıda aklıma gelen, mutlu insanların öz-saygıları daha yüksektir, kendilerinden daha hoşnutturlar ve kendilerine karşı daha merhametli ve anlayışlıdırlar. Yine mutluluk düzeyi yüksek kişilerin, sosyal ve duygusal zekalarının daha yüksek olduğunu biliyoruz. Umut ve iyimserlik mutlu bireylerde gördüğümüz evrensel özelliklerden ikisidir. Mutlu insanların daha anlamlı bir yaşamları vardır. Yaşamlarına anlam katan bir hayat felsefesine sahiptirler. Ayrıca kendilerine verilen bu yaşamla ne yapacaklarına ilişkin bir yaşam amaçları vardır. Mutlu bireylerin şükran ve minnettarlık duyguları daha yüksektir.
Mutluluk sağlık ilişkisini nasıl değerlendirirsiniz? Mutlu insanlar daha mı sağlıklıdır?
Mutluluk sağlığın en üst düzey formu olarak nitelendirilmektedir. Mutluluğun önemli avantajlarından birisi de sağlığa olan olumlu etkileridir. Araştırmalar mutlu insanların daha az hastalandıklarını, daha sağlıklı olduklarını ve hastalandıklarında daha çabuk iyi olduklarını ortaya koymuştur. Ayrıca mutlu bireylerin bağışıklık sistemleri daha güçlüdür. Olumlu duyguları sık deneyimlemek ve neşeli bir ruh hali sağlıkla pozitif yönde ilişkilidir. Üniversiteli oda arkadaşları üzerinde yapılan bir araştırmada, gençler birbirinden ne kadar çok hoşlanmıyorlarsa, soğuk algınlığına ve gribe yakalanmaya o kadar yatkın oldukları ve doktora da o kadar sık gittikleri bulunmuştur. Günlük yaşamımızda da bunun örneklerini görürüz. Ne zaman moralim bozuk olsa, ruhen çökkün hissetsek o zaman süngümüz düşer ve çabucak hastalanırız. Uzun süreli kronik mutsuzluğun sağlık üzerindeki olumsuz etkileri de yadsınamayacak düzeydedir. Uzmanlar psikosomatik hastalıkların neredeyse tamamının nedenin mutsuzluk, huzursuzluk ve stresle ilişkili olduğunu belirtmektedirler.
Mutlulukla ilişkisi açısından sevgiyi nereye koymalıyız? Yeterli düzeyde ilgi ve sevgi görmeyen, sevgi dolu olup bunu etrafına yansıtamayan birisi mutlu olabilir mi?
Sevgi konusu psikoloji alanında en az çalışılan konulardan birisidir. Ancak mutluluk ve iyi oluşun olmazsa olmazıdır. Pek çok ruh sağlığı sorununun, mutsuzluğun ve doyumsuzluğun nedeni olarak sevgi eksikliğini görmekteyiz. Gerçekten seven bir birey, sevgi dolu olmakta ve o da çevresine sevgisini gösterebilmektedir. Tersi durumda ise sevgi eksikliğinin oluşturduğu boşluğu gerçek anlamda hiçbir şey dolduramamaktadır. Önemli düşünür Bertrand Russell “Hoşnutsuzluğun başlıca sebeplerinden birisi de insanın sevilmediğine inanmasıdır. Bunun aksine olarak sevildiği duygusuna sahip olma ise, heves ve hoşnutluğu her şeyden çok artırır” demektedir. Yine Cemil Meriç, “Sevildiğini bilmekten büyük saadet olmaz” diyerek olayı özetlemektedir. Victor Hugo ise “Yaşam en yüce mutluluğu sevildiğine ikna olmuş kişiye sunar; kendisi olduğu için sevilmiş -hatta diyebiliriz ki, kendisine rağmen sevilmiş kişiye.” Sevgi, tartışmasız en önemli mutluluk ve anlam kaynağıdır.
Mutluluğun bu kadar çok gündemde olması insanlar üzerinde bir baskıya neden olabilir mi?
Mutsuzluk önemli bir sorun, mutsuz olduğu için ayrıca daha da mutsuz olmak ise bir başka sorundur. Mutluluğun ahlaki bir yükümlülük ya da görev olarak nitelendirilmesi bazen birey üzerinde baskı unsuru olabiliyor. Yine mutluluğun faydalarından ya da öneminden bahsedildiğinde, mutlu olmayan birey suçluluk ve başarısızlık duygularına kapılabiliyor. Çoğu zaman mutlu olmayı yaşamın en önemli becerileri arasında görüyorum daha da ötesi mutluluğu ustaca yaşama becerisi olarak nitelendiriyorum. İşte bunları söylerken yeteri kadar mutlu olmadığını düşünen kişilerin üzüldüklerine de şahit olabiliyorum. Ancak buradaki amacımız onları mutsuzluklarından dolayı suçlu hissettirmek değildir. Daha çok mutluluğun önemini vurgulamak için bunu söylüyoruz.
Eklemek istediğiniz, sormayı unuttuğumuz bir şey var mı?
Son olarak şunu söyleyebilirim. Mutluluk insan davranışlarının nihai amacıdır. İyidir ve iyi olmaktır. Dolayısıyla da kötü yollardan mutluluğa ulaşılamaz. Bir insan hem kötü hem yalancı hem hırsız hem arsız hem de mutlu olamaz. Olsa olsa geçici haz duyabilir ama mutlu olamaz. Mutluluk erdemli ve insanca yaşamının bir sonucudur. Bu vesileyle ben de herkesin dünya mutluluk gününü kutluyorum ve herkese mutlu ve anlamlı bir yaşam diliyorum.
Tayfun Doğan