İradenin Eşlik Ettiği Umut: Yapmam Gerekenleri Yaptıktan Sonra Ne Umabilirim?

umut

Umut konusu üzerine yazmaya devam devam edelim istiyorum.

Umut konusu göründüğünden çok daha karmaşık bir kavram çünkü umut, zannedildiği gibi yalnızca bir duygu değildir. Duygu olmasının yanı sıra bir düşünce tarzı, inanç ve karakter halidir. Ayrıca umut kavramının altını dolduran, onunla iltisaklı pek çok kavramdan bahsedebiliriz. Amaç sahibi olma, hedeflere ulaşmak için kendini yeterli hissetme, olumlu gelecek beklentileri, alternatif yollar, dinamiklik, gelecek odaklılık, iyimserlik, cesaret, güdülenme ve coşku, umut dediğimizde zihnimizde çağrışım yapan ve umudu tanımlayıcı bazı niteliklerdir. Umuda atfedilen tüm bu vasıflar onu aktif ve dinamik bir yapı haline getirmektedir. Bununla birlikte umudun pasif bir yönü de söz konusudur. Aslında günlük yaşamda umut dediğimizde pek çok kişi, kavramın bu edilgen yönünü anlamaktadır. Dolayısıyla umut kavramına karşı olumsuz bir tutum içinde olabilmektedirler. Erol Göka bunu, “umut dediğimizde, gerçeklerden uzaklaş, hayal dünyasına gir ve fantezilerle idare et diyormuşuz gibi anlaşılıyor. Oysa hiç böyle değildir” sözleriyle ifade etmektedir. Umudun pasif yönü de vardır ve aşırıya gidilmediği sürece herhangi bir zararı da yoktur. Söz gelimi yarın sahil boyunca yürüyüş yapmayı planlıyorum ve yağmur yağmamasını umuyorum. Ya da tuttuğum takımın şampiyon olmasını umuyorum. Bu örneklerde de kişi umut içindedir ancak bu tür durumlarda sürece etkin bir şekilde dahil olması söz konusu değildir. Tam tersine böylesi umut durumlarında birey dış koşulların insafına kalmıştır. Harici şartlar -şans, kader, başkaları ya da doğa olayları- umut ettiğimiz şeylerin gerçekleşmesi konusunda belirleyicidirler. Bu durumda da yapabileceğimiz pek bir şey yoktur. Pasif umudun söz konusu olduğu durumlar ve yaşantılar çoğu zaman “ilgi alanı”mızdaki konulardır. İstediğimiz yönde gerçekleşirlerse iyi hissederiz. Ancak ilgi alanımızdaki bu konular üzerinde bir gücümüz yoktur. İlgi alanımızdaki konular dışında bir de “etki alanı”mızdaki konular vardır. Bu konular üzerinde tasarrufta bulunabiliriz ve mevcut koşulları değiştirebiliriz. Umudun etki alanımızdaki konularla ilgili olması onu gerçekçi ve rasyonel kılacaktır. Immanuel Kant, “Ne umabilirim?” diye sormaktadır. Lokman Çilingir, burada umudun henüz olmamış olana yönelik olduğunu ve aslında “Yapmam gerekenleri yaparsam ne umabilirim?” şeklinde anlaşılması gerektiğini belirtmektedir. İşte umudun bu türüne aktif umut” adı verilmektedir.

Aktif Umut

Aktif umut, etki alanımızdaki konularla, yani değiştirebileceğimiz, geliştirebileceğimiz ve kontrol edebileceğimiz konularla ilgili olarak sürece aktif bir şekilde dahil olmakla ilgilidir. Aktif umut güçlü bir şekilde niyetlenme ve nihayetinde harekete geçme durumudur. Yine Erol Göka1 bu umudu, “kişinin akılla, iradeyle nesi var nesi yoksa ortaya koyup, onca problemin, engellerin, tuzakların arasından geleceğe açılan güzel bir yolu bulmak için araştırması, böyle bir yolun mutlaka olduğu azmiyle asla pes etmemesidir” şeklinde tanımlamaktadır. Patrick Shade ise “Umut Alışkanlıkları”2 adlı eserinde umudu, belli bir amacın gerçekleştirilebileceğine yönelik aktif bir adanmışlık ve kararlılık olarak tanımlamıştır. Daha yakın dönemde Oklahoma Üniversitesi Umut Araştırmaları Merkezi’nden Chan M. Hellman da umudu, “geleceğin bugünden daha iyi olacağına inanmak ve ben bunu gerçekleştirebilecek güce sahibim diye düşünmek” şeklinde tanımlamıştır ve bu tanımda bireyin öz-yeterliğine vurgu yapmıştır. Gabriel Marcel ise, âtıl bir umut fikrinin ona bir çelişki gibi geldiğini belirtmekte ve “umut bir tür kayıtsız bekleyiş değildir; o aksiyonu destekler ya da onun önünde gider” demektedir. İlke Kamar da, umudun değişiklik talep ettiğini ve eylemsellik içerdiğini vurgulayanlardandır. Son olarak Alain de bu konuda “gayret göstermeden umut etmek bir hatadır; ama umut etmeden gayret göstermeye kalkmak da kendi kendimize söylediğimiz en kötü yalandır” demektedir.

Hayatımın Kontrolü Bende

Tüm bu söylenenlerden sonra aktif umudun, edilgen bir bekleyişten ziyade, fırsatları, seçenekleri ve alternatifleri görmeyi içeren, öğrenilebilen ve geliştirilebilen bir mental beceri olduğunu söyleyebiliriz. Aktif umudun olabilmesi için, ulaşılmak istenen amaçların gerçekçi olması gerekmektedir. Yani aktif umut, mümkün olana yönelik olmalıdır. Ardından ise, kişinin bu mümkün olana, azim, iştiyak ve iradeyle yönelmesi gerekmektedir. Bu yönüyle de aktif umut, bir meydan okuma eylemidir.3 Bu meydan okumanın arka planında da, hayatımın gidişatı ile ilgili kontrol bende düşüncesine ve duygusuna sahip olma vardır. Elbette ki hayatımızın kontrolü tümüyle bizim elimizde değildir. Ancak büyük oranda seçimlerimizin ve kararlarımızın bizi bulunduğumuz yer ve konuma getirdiğini kabul etmezsek yapabileceğimiz hiçbir şey kalmaz. Hayat mücadelesinde her şeyi bir kenara bırakıp önce bu sorumluluğu almamız gerekmektedir. Şartlar her ne olursa olsun hayatımın sorumluluğu büyük oranda bana aittir ve eğer bir değişim gerçekleşecekse bunu da ancak ben yapabilirim düşüncesi aktif umudun başlangıcı olarak görülebilir. Yaşadığımız olumlu ya da olumsuz konularla ilgili sorumluluğun bize ait olduğunu kabul etmek kolay olmayabilir ve bireyin hoşuna gitmeyebilir. Çünkü yaşadığımız olumsuzluklarda ve başarısızlıklarda suçu başkalarına, koşullara ve dışsal faktörlere yüklemenin rahatlatıcı ve benliği koruyucu bir etkisi vardır. “Evet ortada bir başarısızlık ya da olumsuz bir durum var ancak bunun sorumlusu ben değilim” şeklindeki bir savunma mekanizması geçici de olsa bireyi rahatlatır ve üstündeki o baskıyı hafifletir. Ancak uzun vadede işe yaramayacağı gibi bireyin gerçeğe gözünü kapatmasına da neden olur. Bu noktada kişinin yaşamının sorumluluğunu alması gerektiğini vurgulayan iki yaklaşıma da değinmeden geçmek istemiyorum. Bunlardan birisi William Glasser tarafından ortaya konulan “Gerçeklik Terapisi”dir. Diğeri de son birkaç yıldır tüm dünyada yeniden gündeme gelen felsefi yaklaşım “Stoacılık”tır. William Glasser tarafından ortaya konulan “Gerçeklik Terapisi”, bireylerin yaşamlarından ve seçimlerinden “sorumlu” oldukları varsayımına dayanır. Eğer birey bu bilinç düzeyine ulaşabilirse, yani yaşamının sorumluluğunu alabilirse, hayatında istediği yönde bir değişim sağlayabilecektir. Stoacı felsefede yaşamla ilgili kontrol edebildiğimiz ve kontrolümüz dışında olan durumlara odaklanır. Bir şey kontrolümüzdeyse bununla ilgili eyleme geçmemizi, kontrolümüzde değilse ise bununla ilgili kaygılanmayı bırakmamızı önerir.

Yazımızı Angela Duckworth’ün4 umutla ilgili sözleriyle bitirelim:

“Azimli insanların taşıdığı umut; şansa değil, kendi çabalarının geleceği iyileştireceği beklentisine dayanır”

Sevgiyle kalın.

4 Haziran 2023

Küçükyalı/İstanbul

Tayfun Doğan

Kaynakça

1 Göka, E.(2020). Yalnızlık ve Umut. Kapı Yayınları, İstanbul.

2 Shade, P. (2001) Habits of Hope. Vanderbilt University Press, USA.

3 Groopman, J. (2021). Umudun Anatomisi. Albaraka Yayınları, İstanbul.

4Duckworth, A. (2018). Azim. Pegasus Yayınları, İstanbul.

Related posts

Leave a Comment