Hayata Tutunmak İçin Nedenler

Hayatta kalma güdüsü tüm canlılar için en temel ihtiyaç olarak nitelendirilebilir. Çoğu zaman nedenini bilmeden hayatta kalmaya çalışırız. Her şeye rağmen hayat bize sunulmuş bir armağandır. Bunu hak etmek için herhangi bir şey yapmadık ancak bize sunulmuş bu hediyeyi iyi kullanmak, takdir etmek ve iyi korumakla mükellefiz diye düşünüyorum. Ancak herkes böyle düşünmüyor olmalı ki insan yaşamında “intihar” dediğimiz bir olgu var. İnsanlar çok değişik nedenlerle intihar etmektedirler. İntiharın ruh sağlığı sorunları, sosyal nedenler, fiziksel hastalıklar, biyolojik yatkınlık, geçim zorluğu, başarısızlık, yalnızlık, işsizlik gibi çok farklı nedenleri olabilmektedir. İntihar riski olan kişilerle ilgili ciddi önlemler ve destek hizmetleri planlanmalıdır. Bireysel anlamda ise intihar riski olan kişilere vereceğimiz sosyal destek en önemli koruyucu faktör olacaktır. Birileri tarafından samimi bir şekilde sevildiğini, değer verildiğini ve umursandığını bilen kişi yaşama tutunmak için bir sebep bulabilecektir. Psikiyatr Kemal Sayar hocamızdan dinlediğim bir anekdot vardı. “Altmışlı yıllarda ünlü bir psikiyatrın başına gelen bir olay. Gecenin bir vakti telefonu çalıyor ve açıyor. Bir kadın diyor ki Dr. Frankl telefonunuzu rehberden buldum. İntihar etmek üzereyim. Son sözlerimi size söyleyeceğim ve intihar edeceğim. Doktor onu vazgeçirmeye çalışıyor, konuşuyorlar, konuşuyorlar… Kırk beş dakika konuşuyorlar. Kadın kapatmam lazım diyor. Frankl diyor ki peki ne oldu, kararınız nedir? Kadın intihar etmeyeceğim diyor. Doktor, ne oldu sizi benim sözlerim mi ikna etti diye soruyor. Hayır diyor kadın, beni sizin sözleriniz değil, davranışınız ikna etti. Eğer ben gecenin bir vaktinde bir insanı uykusundan kaldırıp kırk beş dakika onunla konuşabiliyorsam bu dünyada hala umut var demektir. Bir insan başka bir insandan bu yardımı esirgemiyorsa hala umut var demektir, benim de yaşamam gerekiyor.” Buna benzer bir durumu yıllar önce ben de yaşamıştım.  Birgün sosyal medyadan bir mesaj aldım. Mesajda “Hocam ben birkaç yıl önce intihar edecektim. Son olarak size yazdım ve siz de cevap yazdınız ve konuştuk ben de intihar etmekten vazgeçtim. Eğer müsait olursanız sizinle yüz yüze de tanışmak istiyorum” diyordu. Düşündüm ve hatırlayamadım. Bunu da kendisine ifade ettim. Ancak buluşabileceğimizi söyledim. Randevulaştık ve Bakırköy’de bir kafede oturduk çay içtik. Gelecekle ilgili planlarından konuştuk. Yurtdışında çok iyi bir iş buldu, evlendi, birkaç çocuğu oldu. Her çocuğu olduğunda bana haber verdi. Sonra bağlantımız koptu, bilmiyorum şimdi nerelerdedir ne yapıyordur. Belki denk gelir de bu yazımı okursa tekrar görüşebiliriz kim bilir…

Gece gece aslında intiharla ilgili bir yazı yazmayacaktım. Tam tersine hayata tutunmak için nedenler konusunda bir şeyler yazmayı planlamıştım. Ancak konu intihara geldi. Buradan toparlamaya çalışalım. Bir insan yaşamını neden sürdürür? Hayata tutunmak için nasıl nedenler bulabilir?

Kişinin deneyimlemek istediği, ancak henüz tecrübe etmediği pek çok şey olabilir. Bunları yaşama isteği onu hayata bağlayabilir. Öğrenme ve dünyayı tanıma isteği kişi için güçlü bir motivasyon kaynağı olabilir. Bu konuda kişinin kendisine gerçekten ne istiyorum diye sorması faydalı olabilir. Bazıları daha da somut adımlar atıp bununla ilgili “ölmeden önce yapılacaklar listesi” hazırlamaktadırlar. Bu liste kişiye henüz yapacaklarım var sorumluluğu ve duygusu vererek onu hayata bağlayabilmektedir.

Kişinin umut düzeyinin yüksek olması, hayattan beklentilerinin olması da onu hayata bağlayan bir başka neden olabilir. Umut, ruhsal enerji kaynağımızdır ve bize yaşamı coşkuyla sürdürmemize yardımcı olacak gücü verir. Mark Manson, “Umut zihinsel makinamızın yakıtıdır” demektedir. Bin bir türlü zorluğa rağmen eğer umut sahibiysek geleceğe kalabilmek ve hayata tutunmak için çabalarız. Daha iyi günlerin geleceği düşüncesi bugünün acılarını, sıkıntılarını bir nebze de olsa azaltacak ve daha katlanılır hale getirecektir.

Başta bahsettiğimiz gibi kişi eğer hayatı bir hediye, değerlendirilmesi ve takdir edilmesi gereken bir şans ya da fırsat olarak görüyorsa yine hayata bağlanabilir. Böyle bir düşünceye ve zihniyete sahip olan kişiler, hayatı şikayet edilecek bir hapishane ya da işkence merkezi olarak görmekten ziyade keyfi çıkarılması gereken bir yer olarak göreceklerdir. Bunun aksi yönde düşünenler için ise hayat bir cehennemdir. Nitekim kötümser düşünceleriyle bilinen Rumen filozof Emil Cioran “Doğmuşsun ve dünyaya gelmişsin, bundan daha kötü bir şey yok” diye düşüncelerini dile getirmiştir. Ancak O bile yaşama tutunmak için bir neden bulabilmiştir. Bunu da şu sözlerle dile getirmektedir: Benim için varoluşu katlanılabilir kılan şey de bir dakikadan, bir günden, bir yıldan ötekine nasıl geçebildiğimi görme merakıdır.”

Kişinin kendini sevmesi de hayata tutunma nedenlerinden birisi olarak değerlendirilebilir. Birey, kişisel değerinden şüphe duymuyorsa, değerinden eminse ve kendisiyle barışık bir kişiyse hayata karışma isteği yine yüksek düzeyde olacaktır. Buna ek olarak kişinin kendisini faydalı ve işe yarar görmesi de onun hayata tutunmasında önemli neden olabilecektir. İyi Hissetmek adlı harika kitabın yazarı Dr. David Burns, “Niçin değersiz değilim? Kendime ve başkalarına katacak bir şeyim olduğu sürece değersiz değilim. Olumlu bir etki yaratabiliyorsam değersiz değilim. Hayatta olmam bir kişi için bile fark yaratıyorsa değersiz değilim” demektedir. Kişinin kendini sevmesi ve değerli görmesi, narsisizm ya da kibirli olmakla karıştırılmamalıdır. Belki de bu konudaki en dengeli bakış açısı, ben de herkes kadar mutlu olmayı, iyi yaşamayı hak ediyorum düşüncesi içinde olmaktır. Bu ruh hali ve düşünce içerisinde olmak da doğal olarak kişiyi yaşama bağlayacaktır.

Hayatta pek çok şey istediğim gibi gidiyor, mutluyum, hoşnutum, yaşamayı seviyorum diye düşünen bir kişi de hayata tutunmakta pek güçlük çekmeyecektir. Memnuniyet duygusu içerisinde olmak ve mutluluk pek çok kişinin kaybetmek istemeyeceği bir şey olarak görülebilir. Hayatın anlamı ile ilgili konuşmalarımda Viktor Frankl’ın Logoterapi’de kullandığı “Şu anda hayatınızı neden sonlandırmıyorsunuz?” şeklindeki sert sorusunu sorarım. Dinleyenlerin önemli bir kısmı, “Mutluyum ve hayatı seviyorum, neden sonlandırayım ki? şeklinde cevap vermektedirler. Hayatı, keyifli ve ödüllendirici olarak gören kişilerin böyle düşünmelerinde de yadırganacak bir taraf göremiyorum. Hayatı sürdürmek istiyorum çünkü güzel diyorlar.

Bir başka hayata tutunma nedeni de onu bir er meydanı ya da arena olarak görme ve hayata karşı meydan okuma olabilir. Birey kendini aşmaktan ya da hayatın zorluklarıyla mücadele etmekten, önüne çıkan sorunları bir bir çözmekten ve aşmaktan keyif alabilmektedir. Her geçen gün geliştiğini, bir önceki yıldan daha iyi hale geldiğini gören kişi iyi hissetmekte ve şevkle mücadelesini devam ettirebilmektedir. Bu tür insanlardaki en bariz karakter gücü cesarettir. Cesur insan, korkularına ve umutsuzluğa rağmen bireyin ilerlemesi ve eyleme geçmesidir. Bu girişimi sonucu başarılı olduğunda da öz-saygısı artar ve yeni denemelerde bulunmak için kendisinde güç bulur. Bu tür kişiler için iyi hissetmenin yolu başarıdır diyebiliriz.

Hayata gelme ve var olma nedenini insan-ı kâmil olma, kendini gerçekleştirme ya da ruhsal tekâmül olarak görme de hayata tutunmak için önemli bir neden olarak karşımızda durmaktadır. Dr. Erhan Özer,İnsanların bu dünyaya bir geliş amacı var ve bu amaç da ruhsal tekamüldür; olgun, kâmil bir insan olmaktır. Ruhsal olgunlaşma yolundan saptıysanız, sağlıklı ve huzurlu olma ihtimaliniz kalmaz” demektedir. Kişinin hayatı bir olgunlaşma yolculuğu olarak görmesi ve başına gelen hadiseleri bu zaviyeden değerlendirmesi, olumlu durumları ödül olarak görmesini, olumsuz durumları ise öğretici ve güçlendirici etkenler olarak değerlendirmesini sağlar. Bu duygu ve düşünceler içindeki bireylerin sahip oldukları mutluluk, literatürde “kâmil mutluluk” olarak ifade edilmektedir. Kâmil mutluluğa sahip kişiler zihinlerini disipline edebilmiş, erdemli ve iç kaleleri güçlü bireylerdir. Dolayısıyla dışsal koşullar ve yaşam şartları kolay kolay onları mutluluğunu sarsamaz.

Bir başka hayata tutunma nedeni ise sorumluluk duygusudur. Bireyin sorumlu olduğu, sevdiği kişilerin olması onu hayata bağlayacaktır. Bu kimi zaman bir çocuk kimi zaman ise eş, arkadaş, öğrenci ya da çalışan olabilir. Sorumlu olduğumuz kişilerin oluşu önemli hayata tutunma nedenidir. Bu durum bir bakıma hayata tutunmak için bize güçlü bir tutamak verir. Hayatta kalmalıyım, iyi durumda olmalıyım ve iyi yaşamalıyım çünkü bu sadece benimle ilgili değil sevdiğim, sorumlu olduğum kişiler var düşüncesi kişiyi motive edebilir. Burada başkaları odaklı bir yaşama, özgeci bir bakış açısı söz konusudur. Bu anlamda da ayrıca değerlidir. Çünkü özgeci (altruistik) bakış açısının karşıtı bencilliktir. Sorumluluk duygusuyla hayata tutunabilen kişi, bencilliğini büyük ölçüde aşabilmiştir.

Sizleri hayata bağlayan şeyler nelerdir? Yaşama tutunma nedenleriniz nelerdir, yorumlarda paylaşabilirseniz sevinirim.

Sevgiyle kalın.

Tayfun Doğan

Küçükyalı Nisan 2023

Related posts

9 Thoughts to “Hayata Tutunmak İçin Nedenler”

  1. Melek Akyüz

    Sevgi yaşama bağlayıcı bir unsur. Seven insan yaşama tutanacak bir bağ bulur sevgiyle dertlerinden ve zorlayıcı şeylerden uzaklaşıp hayata katlanılır ve ya kendi iç huzurunu dengeleyeceği bir zaman yaratır. İster karşı cinsten, ister hayvan ister bitki vs isterse çok sevdiğimiz yakınlarımız olsun onlarla ilgilenirken duygularımızı düzenleyici olurlar ve bizi hayata bağlarlar. Şunu da belirtmeliyim yukarıda paylaştıklarınızın hepsi yaşama bağlı insanlarda var olan özellikler.

  2. Tayfun Doğan

    Evet sevgi iyi ki yaşıyorum dedirtir insana. Teşekkürler 🙂

  3. Nur Çimen

    Ben okumayı ve meraklı olmayı seviyorum hocam. Bir de kedimi severdim, kaybettim yakın bir zamanda.Bu akşam tvde de izledim sizi. Zaten inst da da yazdım, yani seviyorum bu konularda çalışanları dinlemeyi, okumayı. Anlam mı bilemiyorum ama ne kadar üzgün olsam veya zor bir durumda da olsam okumayı, izlemeyi bırakamıyorum, mutlaka birşeyler dürter beni. Ama amaç öıdır, anlam mıdır bilemem tabii 🙂 Çok faydalandım yazıdan, teşekkürler, selamlar. Nur – inst:kedimsarı

  4. Tayfun Doğan

    Teşekkür ederim güzel düşünceleriniz için 🙂

  5. […] kayda değer bir bölümü, danışanın motivasyonunun yetersizliğine bağlıdır. Motivasyon eksikliği kimi zaman yaşanan psikolojik rahatsızlığın doğasına bağlı olarak ortaya […]

  6. Merve

    Beni hayata bağlayan hiçbir neden yok. Ve yazdıklarınız yaşamak için sebep değil. Hayat bağlananları yazmışınız. İnsan bağlanıyor olsa girip bu yazıyı zaten okumazdı. Baktım insan neden yaşar diye. Mesela ben mutlu değilim ve olmak gibi bir çabam yok. Artık mutluluk bile çok saçma geliyor. Destek al dersiniz sanırım aldım. Saçma sapan tavsiyeler verdiler. Hiçbirşey zevk vermiyor ki. Bir de insanı kamil olma meselesi var. Allah bizi umursmıyor ki.

    1. Tayfun Doğan

      İletişim bölümünden ya da tayfun.dogan@uskudar.edu.tr hesabından bana ulaşabilirseniz konuşalım.

  7. Furkan Kaya

    umuda muhtaç oldugumuz bu güzel günlerde hayattaki umudumu hiçbir yere veya hiçbir şeye bağlayamadıgımdan kendimi boşlukta ve yolunu kaybetmiş hissediyorum
    intihar etmemenin tek sebebi saçma olması ve güzel şeylerin olma olasılıgını engellemesi fakat bu benim umudum değil tutunabilceğim şeyler o olasılıkta olacak şeyler ama o olasıkların olmaması ve belirsizliği beni yiyip bitiriyor kaygılar endişeler hayat mücadelesi ve benim umutsuzluğum beni sömürüyor adeta belki beni dinleyen gerçek insanlar olsa boyle yalnız da hissettem ama yalnız da hissediyorum yani neresinen tutsak elimizde kalıyor efenim

  8. merve

    Yazdıklarınızı biraz okudum. 9 10 senedir bu rahatsızlıkla uğraşıyorum. Altı ay iyi altı ay hatırlamas bile zor bir yaşantı. İlaçları gerek doktor randevusu gerek ihmalden bir türlü düzenli kullanıp bırakamadım.Ani kestim hep. Bu da daha şiddetlenmesine sebep oldu başta sadece ağlama vs ileydi sonra ilerledi. Bir kaç zamandır düzenli kullanıyorum . Ama epey kilo aldım 50 iken artık 86 lardayım . Bu süreçte. Ve artık o kadar yorgunum ki hem ilaç iştah artışı hem başka rahatsızlıkların gelmesi.Dayanacak halimde kalmıyor. Diyet spor deyince de artık bunalıyorum başaramıyorum.Bir iç döküş oldu kusura bakmayın.İyi akşamlar…

Leave a Comment