Mutluluk ve şikayet…
Mutlulukla ilgili en çok beğendiğim sözlerden birisi Charles Baudelaire’e ait olan bu sözdür: “Her nerede değilsem orada mutlu olacakmışım gibi gelir.” Çünkü mutlu olmayı başaramayan insanların durumunu çok iyi açıklamaktadır. Çok şikâyet eden insanlarız ve bu şikâyet etmemizin doğamızdan kaynaklandığını düşünmüyorum. Bir şeylerden şikâyet etmeyi ve memnuniyetsizlik göstermeyi öğreniyoruz. Bu kültürümüzde çok yaygın bir şekilde mevcut. Öyle ki, şikâyet ederek sosyal ilişkiler kuruyoruz. Yeni tanıştığımız insanlarla ya da tanıdığımız insanlarla olan ilişkilerimizde şikâyet adet sosyal sermayemiz gibi. Herhangi bir ortamda birisiyle tanıştığımızda ya da ayaküstü sohbetler yaptığımızda ortak şikâyet edecek ya da yakınacak bir şeyler bulabilirsek iletişimimiz ve ilişkimiz ilerliyor. Çoğu zaman şikâyet edilecek ortak konular bulmaya çalışıyoruz. Bu durum ilişkimizi derinleştirip güçlendirse de ruh halimizi kesinlikle kötü etkiliyor. Çünkü sürekli bir şeylerden şikâyet etme, memnuniyetsizlik ve hoşnutsuzluk sergileme, bireyi mutsuz eder ve kişinin olumsuz duyguları daha çok deneyimlemesine neden olur.
Hoşnutluk
Halinden, yaşamından ve kendisinden memnun olma ve hoşnutluk duyma, mutluluğu oluşturan en önemli bileşenlerdendir. Yani mutlu bir kişi genel olarak hayatından, geçmişinden ve olduğu kişi olmaktan memnun olan kişidir. Bu durum hayatında her şeyin yolunda gittiği anlamına gelmemektedir. Elbette herkes kadar o da yaşamın getirdiği sıkıntılarla karşı karşıya gelmektedir. Ancak mutsuz insanlardan farklı olarak, o sıkıntılarla daha iyi baş edebilmekte ve onlara takılıp kalmamaktadır.
Şikayet etmek mutsuz eder mi?
Pozitif psikoloji alanında en çok kabul gören mutluluk tanımına göre, bireyin yaşamında olumlu duyguları sık yaşaması, olumsuz duyguları daha az yaşaması ve genel olarak yaşamından memnun olması onun mutlu olduğuna işaret eder. Çok fazla şikâyet etme ve sürekli olumsuzlukları görüp onlara odaklanma, olumsuz duyguları tetikleyecektir ve bireyin daha sık olumsuz duygular yaşamasına neden olacaktır. Ayrıca bu durum bir süre sonra alışkanlığa dönüşecek ve bireyin karakteri haline gelecektir. Bu noktadan sonra bazı şeyleri değiştirmek daha da zorlaşacaktır.
Memnuniyetsizliğin ve her şeyden şikâyet etmenin alışkanlık haline gelmesi durumunda, bireyler yaşam şartlarını değiştirse de duygu durumları değişmeyecektir. Yani belli bir noktadan sonra bireyin şikâyetleri ya da hoşnutsuzlukları yaşam şartları ile ilgili olmayacaktır. Böyle bir durumda, yaz gelse yazda kış gelse kıştan şikâyet edecektir. Çocuğu olmasa çocuksuzluktan, çocuğu olsa sorumluluğun ağırlığından şikâyet edecektir. İşi olmasa işsizlikten, işi olsa yaşayacak zamanının kalmadığından şikâyetçi olacaktır. Yani anlatmak istediğim, bu tip bir bireyin mutsuzluğu yaşam şartlarından ya da ihtiyaçlarından kaynaklanmamaktadır. Mutsuzluğu içinde taşımakta ve adeta nereye giderse oraya götürmektedir. Büyük bir yanılgı içinde, her nerede değilse, orada mutlu olacağını düşünür. Her ne yapmıyorsa onu yapsa mutlu olacağını zanneder. Ama bunlara eriştiğinde de mutsuzluğunda bir değişim gerçekleşmez. Bu kez de başka heveslere kapılır. Bundan dolayı birey öncelikle sahip olduklarıyla mutlu olmayı becermeli, sonrasında da daha iyisi için mücadele etmek istiyorsa etmelidir.
Daha Azdan Keyif Duyma
Pek çok düşünür de bu konuda benzer sözler söylemiştir. Mesela Sokrates, “Mutluluk daha fazlası için uğraşarak değil; daha azdan keyif duyma kapasitesine ulaşma ile elde edilir” demiştir.Yine Seneca, “Bilge kişi, sahip olmadığını istemek yerine, kendinde ne varsa onunla mutlu olmayı bilir” demiştir. Bu sözleri yalnızca maddi anlamda sahip olunan şeylerle ilgili düşünmemek gerekiyor. Ben bu sözleri, hâlihazırda süregiden yaşamdan memnun olma olarak anlıyorum. Örneğin araştırmalar, mutlu bireylerin evlendikten sonra, evliliklerinde de mutlu olduklarını ve evlilikten daha çok doyum aldıklarını göstermektedir. Ancak mutsuz olup da, mutlu olmak için evlenenlerin evlilikleri de kötü gitmekte ve mutsuzlukları evliliklerinde de devam etmektedir.
Sonuç olarak, mevcut yaşamından ve sahip olduğu şeylerden hoşnut olan, bunlarla mutlu olmayı başarabilen bir kişi, daha iyi yaşam şartlarına ulaştığında, daha da mutlu olacaktır. Ancak şu anki yaşamıyla mutlu olamayan bir birey, muhtemelen rüyalarını süsleyen şeylere ulaştığında da mutlu olamayacak ve şikâyet edecek yeni bir şeyler bulacaktır. Kaan Murat Yanık’ın sözüyle bitirelim: “Belki de mutluluk, başka bir yerde olmanız, başka bir şey yapmanız, başka biri olmanız gerekirdi duygusuna kapılmamaktır.”
Hoşnut kalmanız dileğiyle…
Dr. Tayfun Doğan
Ümraniye – 24.04.2020 (Korona Günleri)
[…] sorumlusu olarak başkalarını görmeye başlamaktadır. Bunun sonucu olarak da her şeyden “şikayet etme” davranışı ortaya çıkmaktadır. Mutsuzluk imalatçısı olmanın birinci koşulu şikâyet […]