Umut Psikolojisi
Pozitif psikoloji nedir?
Pozitif psikoloji, geleneksel psikolojinin aksine insanların müsbet özelliklerine, güçlü yönlerine odaklanan, daha çok umut, iyimserlik, mutluluk, hayat kalitesi, yaşam doyumu gibi psikolojik iyi oluş konusunu araştıran bir yaklaşımdır. Yaklaşık olarak 2000’lerin başında başlayan bu akım, şu anda bilimsel olarak insanların güçlü özelliklerini, olumlu yönlerini araştırıyor. Psikoloji ya da psikolog dendiğinde, insanların aklına depresyon, aksiyete, şizofreni gibi ruhsal bozukluklar geliyor. Psikoloji, sadece ruhsal bozukluklarla, hastalıklarla uğraşıyormuş gibi düşünülüyor. Psikoloji insan davranışlarını inceler. Dolayısıyla buna müsbet insan davranışları da dahildir. İşte bu bakış açısı, psikolojiye yeni bir ivme getirdi diyebiliriz. Tüm dünyada bununla ilgili konferanslar, kongreler düzenlendi, araştırmalar ve kitaplar yayınlandı. Son 18-20 yıl içerisinde bu konuda inanılmaz bir bilgi birikimine sahip olduk.
Pozitif psikolojinin umut ile olan ilişkisini değerlendirebilir miyiz?
Pozitif psikoloji büyük oranda, umut, affedicilik, hayatın anlam ve amacı gibi konularla ilgileniyor. Umut ise pozitif psikolojinin temel kavramlarından birisi ve bizim için müthiş bir içsel güçtür. Umut, geleceğe dönük bir kavram. Zaten kökeninden de bunu anlıyoruz. Ummak ve beklemek kelimelerinden geliyor. Kişinin geleceğe dönük, beklentilerinin iyi olacağına yönelik ya da isteklerinin gerçekleşmesi, problemlerinin çözmesi için seçeneklere sahip olduğunu, yollar bulabileceğini düşünmesi ve bu konuda motivasyonunun yüksek olması durumudur. Umut, fiziksel ve psikolojik sağlıkla doğrudan ilişkilidir. Yani insanların umut düzeyi yüksekse, fiziksel ve psikolojik sağlıklarının daha iyi olduğu görülüyor. Eğer insan umutluysa, benzer şekilde yaşam doyumlarının ve problem çözme becerilerinin yüksek olduğunu görüyoruz. Çünkü umutlu birey, bir yol bulacağına inanmaktadır. Umut hem bir inanç, hem bir kişilik özelliği, hem bir duygu, hem de bir düşüncedir. Dolayısıyla kişi bir problemle, hastalıkla, sıkıntıyla karşılaştığında, bunu aşabileceğine inanıyor, düşünüyor, hissediyor ve motivasyonu yüksek oluyor. Dolayısıyla problem çözme becerileri de yüksek oluyor. Pozitif psikolojinin popüler kavramlarından birisi de ‘psikolojik sağlamlık.’ Psikolojik sağlamlık; insanların bir sıkıntı yaşadıktan sonra tekrar toparlanabilmeleriyle, kendilerine elebilmeleriyle ilgili bir kavramdır ve umut psikolojik sağlamlığın da çok önemli bir bileşenidir. Ancak umutluysa, umut düzeyi yüksekse, insanlar hayatın getirdiği sıkıntılardan sonra tekrar toparlanabilmektedir. Bu anlamda akademik, sportif başarı, ilişkiler, iletişim kurduğumuz insanlarla olan ilişkilerimizi, umut belirleyici faktör olarak söyleyebiliriz.
Sosyal destek umudu arttırır
Siz bir sıkıntıya düştüğünüzde, hayatın zorluklarıyla karşılaştığınızda ve kendinizi çaresiz hissettiğinizde eğer gerçekten yanınızda sizi umursayan, önemseyen insanlar varsa ve onların desteğini yakından hissederseniz o problemi aşmak için kendinizi güçlü hissedersiniz, yani umutlu olursunuz. Dolayısıyla samimi, derin, doyurucu ve sağlıklı ilişkiler kurmak ve o ilişkilerde de birbirimize destek olmak zorundayız. Hayatın getirdiği bir sürü zorluk, sıkıntı var, hastalıklar var, kayıplar var, işsizlik var, boşanmalar var. Böyle zamanlarda insanların umudu ve hayata karşı inancı gerçekten azalıyor. Bu tür durumlarda sosyal desteğe daha çok ihtiyaç duyuyoruz. Bizi önemseyen birilerinin yanımızda olduğunu hissetmek istiyoruz.
Umut ve inanç ilişkisi
Umut, az önce de ifade ettiğimiz gibi bir şeylerin iyi gideceğine yönelik bir inançtır. Dolayısıyla da şükran duymayla da ilişkilidir. Şükretme, şükran duyma, pozitif psikolojinin temel ve mutluluğu doğrudan etkileyen kavramlarından birisidir. Eğer insanların şükran duygusu yüksekse, genel olarak müteşekkir insanlarsa, yani-her şeye, Allah’a, çevresine, yediğine, içtiğine şükretme, insanlara teşekkür etme şeklinde olabilir-umut düzeyleri de buna paralel olarak daha yüksek oluyor. Çünkü şükran duymada, sahip olunan olumlu şeyleri görme vardır. Şikâyette ise hep menfi durumları görme söz konusudur. O yüzden şükran duygusuyla umut arasında pozitif bir ilişki vardır.
Bizim için umut, kültürel bir kavram
Umut etmenin önemi, psikoloji biliminin dışında, kültürümüzdeki ifadelerden de anlaşılıyor. “Gün doğmadan neler doğar” ne kadar harika bir söz. İyi bir şey olacağı beklentisi çok yüksek. “Sabah ola, hayrola, Çıkmadık candan, ümit kesilmez” hayat devam ettikçe bir yol bulunur diyor yani. “Umut fakirin ekmeğidir” derler. Çok önemli ve güçlü bir ifadedir. Kültürümüzde umut aşılayan sözlerimiz çok fazladır. Pek çok şiir, türkü ve şarkılar var umut üzerine. Yani umut olmadığında, bir nevi hayatının devamını sağlamak oldukça zor. Umut varsa hayat vardır ve hayat varsa mutlaka orada umut da vardır diyoruz. Dostoyevski, “İnsana özgü bir yeteneksizliktir yaşayamamak. Yoksa hangi balık boğmuş kendini, hangi serçe atlamış camdan?” diyor. Bizim de kâinata bakmamız gerekiyor. Hayvanların, bitkilerin o azimleri, hayat için mücadeleleri insanlara umut vermeli. İnsanın iyimserliğini, umudunu artırabilecek örnekler olarak değerlendirilmeli.
Umut düzeyi düşük olan kişilerin özellikleri nelerdir?
Umut, ruhsal hastalıklarla ya da olumsuz kavramlarla nasıl ilişkili diye baktığımızda, umut düzeyi düşük insanların, depresyona daha çok maruz kaldığını görüyoruz. Depresyondaki bireylerin, önemli özelliklerinden biri, umut düzeylerinin çok düşük olmasıdır. Yine insanların umut düzeyi düşükse, yalnızlık duygularına sahip olduklarını, şiddet ve kaygı düzeylerinin yüksek olduğunu görüyoruz. Bir de çok önemli ve çok da dramatik bir konu olarak intiharla, umut çok yakından ilişkilidir.
Öz kıyım ya da intihar dediğimiz şeyde, umut tamamen tükenmiş oluyor. Artık bir şeylerin değişmeyeceğine, hiçbir şey yapamayacağına yönelik duygular ve umudun zıttı olarak söyleyebileceğimiz, çaresizlik duyguları hakim oluyor. Dolayısıyla da intihar vak’alarının ardında da umutsuzluğu görüyoruz. Bu tabiî ki üzücü bir durum. Günümüzde insanlar hayatın anlamını daha çok sorgulamaya başladığı için, intihar vak’alarında da bir artış vardır diyebiliyoruz.
Umutsuzluğa götüren faktörler
İnsanları umutsuzluğa iten faktörlere baktığımızda, mesela fizyolojik durumda bozulma varsa, fizyolojik ihtiyaçlar yeterince karşılanmıyorsa, bireylerin, umudunun düştüğünü görüyoruz. O yüzden egzersiz yapmalı, daha sağlıklı ve fit olmalı, beslenme ve uyku düzeni, düzgün olmalı. Sosyal destek kavramı ruh sağlığı açısından gerçekten çok önemli bir kavram. Eğer bu yoksa, yalnızlık duyguları içerisindeysek, umudumuz da düşük oluyor. Geçmişte yaşanan menfi deneyimler, özgüven eksikliği de umudumuzu azaltan faktörler. Bunlarda ya da bakış açımızda yapacağımız değişiklikler umudun da artmasına neden olacaktır.
Umut sahibi olabilmek, hayattan lezzet almak, var olmanın sırrına vakıf olabilme noktasında tavsiyeleriniz nelerdir?
Umut terapisi dediğimiz metodumuz var. Bu bireylerde doğrudan umut aşılamaya yönelik bir terapi metodudur. İnsanların geçmişteki başarıları, -başarı dediğimiz şey de illa kariyer anlamında değildir- umudun ciddi bir kaynağıdır. İnsanda ‘Daha önce yaptım, yine yapabilirim’ duygu ve düşüncesini oluşturur. Onun için geçmişte, neleri başardık, neleri iyi yapabildik, bunlara odaklanmak, motivasyonu yüksek tutmak gerekir. Çok önemli bir şey daha var, umut, önemli oranda öğrenilebilir ve geliştirilebilir bir duygu durumudur. Dolayısıyla üzerinde çalışmak gerekir.
Kaynak: http://www.bizimaile.com/2019/01/umut-ogrenilebilir-ve-gelistirilebilir-bir-duygu-durumudur/
Benim için hatırlatıcı ayrıca faydalı bir yazı, teşekkürler…
Rica ederim 🙂
Çok istifade ettim, manevi inanç ve şükran hissinin yanında, bence sabretme kabiliyeti de umudu besliyor. Umut ile desteklenen bir iyi oluş haline kavuşuyor…
[…] bir birey olarak hissediyor. Bunlara ek olarak, bu birey yaşamında genel anlamda, neşe, sevinç, umut, onur, coşku, sevgi, kararlılık ve güven gibi duyguları daha sık yaşıyor; nefret, kaygı, […]