Ruh sağlığı yerinde bir insan hangi niteliklere sahip olmalıdır? Kime ruhsal açıdan sağlıklı diyebiliriz? Benim depresyonum, anksiyete bozukluklarım ya da başka psikolojik rahatsızlıklarım yoksa ruhsal açıdan sağlıklı mıyımdır? Psikolojik iyi oluş nedir?
Dünya Sağlık Örgütü, ruh sağlığını, “bireyin kendi yeteneklerinin farkında olması, yaşamında oluşan stresin üstesinden gelebilmesi, iş yaşamında üretken ve faydalı olabilmesi ve yetenekleri doğrultusunda toplumuna katkı yapması’’ olarak tanımlanmaktadır. Bu tanımda, bireyin ruhsal hastalıklarının olmamasına ek olarak, kendini bilen, stresle baş edebilen, üretken ve çevresine katkı sağlayabilen bir birey olması halinde ruh sağlığının iyi kabul edilebileceği belirtilmektedir.
Psikoloji literatürünü incelediğimizde bu konuyla ilgili ilginç ve güzel çalışmalar yapılmış. Marie Jahoda, 1958 yılında yazdığı Pozitif Ruh Sağlığının Güncel Kavramları (Current Concepts of Positive Mental Health) kitabında, psikolojik iyi oluş kavramına değinmiş ve altı boyutlu bir model ortaya koymuştur. Daha sonra pozitif psikoloji alanındaki çalışmalarıyla ünlü ve üretken bir bilim insanı olan Carol Ryff bu psikolojik iyi oluş modeli üzerine çalışmış, daha da geliştirmiş ve psikolojik iyi oluşun ölçülmesi ile ilgili çalışmalar yapmıştır.
Söz konusu psikolojik iyi oluş modeli, özünde bize ruh sağlığı yerinde insanı tanımlamaktadır. Model altı boyuttan oluşmaktadır. Bunlar, kendini kabul, diğerleriyle olumlu ilişkiler, yaşam amacı, bireysel gelişim, çevresel hâkimiyet ve özerkliktir. Özetle söyleyecek olursak, bir kişinin psikolojik anlamda iyi olduğunu söyleyebilmemiz için bu altı boyutta iyi durumda olması gerekmektedir. Psikolojik iyi oluşla ilgili başka alternatif modeller de var ancak en çok kabul görenlerden birisi Ryff’in bu modelidir. Gelin şimdi bu altı boyut ne anlama geliyor ona bakalım.
Psikolojik iyi oluşun ilk boyutunu “kendini kabul” oluşturmaktadır. Kendini kabul, bireyin kendisiyle barışık olması, bir bütün olarak kendinden hoşnut olması ve geçmiş yaşamını kabullenebilmesi gibi anlamlara gelmektedir. Kendini kabul boyutu, özsaygıyı, kendini sevmeyi ve özgüveni de içermektedir. Kendisini ve bir bütün olarak yaşamını kabul eden kişi çok fazla “şikayet” etmez. Olumlu bir ruh haline sahiptir, yaşam sevinci yüksektir ve kendisini güçlü hisseder.
İkinci boyutu ise, “diğerleriyle olumlu ilişkiler” şeklinde ifade edebiliriz. Ruh sağlığı yerinde insanın en belirgin özelliklerinden birisi uyumlu olması ve çevresindeki insanlarla, derin, doyurucu ve sağlıklı ilişkiler kurabilmesidir. Psikiyatrist Kemal Sayar’ın kullandığı ve benim çok hoşuma giden bir söylem var. Sayar, mutlulukla ilgili olarak, “mutluluk ilişkiseldir” ifadesini kullanıyor. Şöyle bir karakter düşünün, “bir adam var öfkeli, kimseyle geçinemiyor, herkesle kavgalı, yalnız ve çok mutlu”. Eğer şizoid gibi belirgin bir psikolojik rahatsızlığı yoksa bu vasıflarda ama mutlu bir insan görmemiz pek olası değildir. Yani başka insanlarla olumlu ilişkiler psikolojik iyi oluşun güçlü bir ayağını oluşturmaktadır.
Psikolojik iyi oluşun üçüncü boyutu, yaşam amacıdır. Yaşamda bir anlam ve amaç bulmak, varoluşsal anlamda insanın karşısında duran ve çözülmesi gereken en zorlu problemdir. Çünkü anlamlı bir yaşam sürmek, bireyin ruhsal anlamda da iyi olduğunu gösterir. Herkes hayatının bir döneminde “Hayatın anlamı nedir?”, “Neden yaşıyorum?”, “Yaşamı sürdürme nedenlerim nelerdir?” gibi soruları kendisine sorar. Bu sorulara cevap vermek göründüğü kadar kolay değildir. Zaten o yüzden derler ki “Hayatın anlamı nedir diye sorma; hayatımın anlamı nedir? diye sorgula”. Gerçekçi bir yaşam amacı bulan kişiler, bunu gerçekleştirmek için gerekli yaşam enerjisini de bulacaklardır. Bu bir anlamda yaşama tutunma nedenleri ya da yaşamı sürdürme nedenleridir. Bu nedenler ne kadar çoksa birey yaşamak için kendisinde o kadar çok güç bulacaktır.
Bir diğer boyutumuz ise, bireysel gelişimdir. Bu boyut başka kaynaklarda, “entelektüel iyi oluş” olarak da geçer. Kişinin gelişime, değişime ve deneyime açık olmasını ifade eder. Bireysel gelişim boyutunda iyi olan kişiler, yeni deneyimlere ve öğrenmelere açık bireylerdir. Yaşamı bir öğrenme süreci olarak görürler. Merak duyguları fazladır. Sanatsal, kültürel ve sosyal etkinliklere karşı ilgilidirler. Okurlar, öğrenirler, seyahat ederler, bitmeyen bir entelektüel açlık içindedirler.
Psikolojik iyi oluşun bir başka boyutu da, “özerkliktir.” Özerklik temel olarak, bireyin kendi kararlarını kendisinin alabilmesini ve karar almada kendisine güvenmesini ifade eder. Ayrıca, özerklik düzeyi yüksek birey, sosyal baskılara boyun eğmez. Yaptığı şeyleri daha çok çevre için değil de kendisi istediği için yapar. Yani büyük oranda içten denetimlidir. “Elalem ne der?” sorusuyla çok ilgilenmez.
Son boyutumuz ise, “çevresel hakimiyettir.” Çevresel hakimiyet, bireyin yaşamını etkin bir şekilde yönetebilmesi ve günlük yaşamın stresiyle başarılı bir şekilde baş edebilmesidir. Çevresel hakimiyet düzeyi yüksek bireyler, etraflarındaki olanakların farkındadırlar ve bunlardan etkin bir şekilde faydalanırlar. Günlük olayları yönetme de oldukça başarılıdırlar.
Psikolojik iyi oluş kuramı genel hatlarıyla budur. Kuramı temel alarak geliştirilen bir de “iyi oluş terapisi” vardır. İtalyan bir psikoterapist G. Fava tarafından geliştirilmiş bir terapidir ve bireyin bu altı alandaki durumunu iyileştirmeyi hedefler. Oldukça işlevsel ve işe yarar bir psikoterapi metodudur diyebilirim.
Dr. Tayfun Doğan
www.tayfundogan.net