Her bilim dalının insan yaşamını daha yaşanabilir kılma gibi bir amacı olduğunu düşünüyorum. Pozitif psikoloji de gerek bireysel gerekse toplumsal açıdan daha iyi bir yaşamın nasıl olacağı sorusuna ve sorununa çözüm arayan bir disiplindir. Bundan dolayı biz de bu yıl gerçekleştirdiğimiz pozitif psikoloji kongresinin temasını “Daha İyi Bir Yaşam İçin Pozitif Psikoloji” olarak belirlemiştik. Bu yaklaşım temelde aşağıdaki sorulara cevap arar:
-İyi yaşam nedir?
-Ruh sağlığı yerinde insan kimdir?
-Hayatı yaşamaya değer kılan şeyler nelerdir?
-İnsanların güçlü özellikleri nelerdir?
-Daha mutlu bir yaşam mümkün müdür?
Aslında bu sorular insanlık tarihi kadar eskidir ve tarihin her devrinde bu sorulara cevap aranmıştır. Antik çağlardaki filozoflar, tüm dinler ve ideolojiler aslında bu sorulara cevap bulmaya çalışmışlardır. Ya da bu konularla ilgili cevapları olduğunu ifade etmişlerdir. O zaman, pozitif psikoloji ile ilgili yeni olan şey nedir diye akıllara bir soru gelebilir. Pozitif psikoloji yeni şişedeki eski şarap mıdır? Bu soruyla ilgili şunu söyleyebiliriz ki, pozitif psikoloji öyle durup dururken ortaya çıkan bir yaklaşım değildir. Hatta psikolojinin modern bilim olarak kabul edildiği 1800’lerin sonuna kadar uzanan bir geçmişi vardır. Bu konuda Amerikan Psikoloji Derneği başkanlığı yapmış olan William James ve Abraham Maslow’dan tutun da son dönemde duygusal zeka ile ilgili çalışmalar yapan bilim insanlarına kadar herkesin bu süreçte bir payı vardır diyebiliriz. Ancak pozitif psikolojinin kuruluş tarihi 1998 olarak kabul edilmektedir. Bu tarihten sonra, pozitif psikoloji alanında çalışan kişilerin bir şemsiye altında toplandığını söyleyebiliriz. O tarihten bu yana geçen kısa sürede ise bu alanda önemli gelişmeler olmuştur. Sözgelimi pek çok bilimsel dergi yayın hayatına başlamış, dünyanın her bölgesinde pozitif psikoloji ile ilgili kongreler düzenlenmiş, yüksek lisans ve doktora programları açılmıştır. Bu süreç ve akademisyenlerin gösterdiği ilgi bu yaklaşımın geçici bir heves olmadığını ortaya koymuştur. Tabii ki zamanın ne göstereceği de belli olmaz.
Gelinen noktada, bu yaklaşım yukarıdaki sorulara bir cevap bulabilmiş midir? Elbette ki bu sorulara kestirmeden bir cevap verebilmek o kadar kolay değildir. Ama bu konularla ilgili harika araştırmalar yapılmış ve bilimsel pek çok bulgu elde edilmiştir. Dünya nüfusunun ve sorunlarının her geçen gün arttığı bir ortamda, bu sorular minvalindeki araştırmaların önemi hayatiyet derecesindedir diyebiliriz. Bu noktada özellikle belirtmem gereken ise, disiplinlerarası çalışmanın gerekliliğidir. Pozitif psikoloji alanında çalışan bilim insanlarının disiplinlerarası çalışmalar yapmaları ve özellikle nörobilim, ekonomi, felsefe ve teoloji alanlarından bilim insanlarıyla etkileşim içerisinde olmaları çok önemlidir. Kısmen de olsa bunu sağlayabilmek amacıyla 1. Avrasya Pozitif Psikoloji Kongresi’nde çok farklı alanlardan konuşmacılar davet ettik ve bir etkileşim kurulmasını sağlamaya çalıştık. Her ne kadar kongrenin adı psikoloji kongresi olsa da, ikincisinde de felsefe, psikiyatri, biyoloji ve eğitim bilimleri gibi alanlardan konuşmacılar davet ederek bunu sağlamaya çalışacağız.
Bu yeni alanla ilgili beni umutlandıran ve heyecanlandıran şey ise, gençlerin ve öğrencilerin bu yaklaşıma olan ilgileridir. Türkiye’de yeni yeni tanınmakta olan bir alan olmasına rağmen gösterilen büyük ilgi şahsen beni memnun etmektedir. Pozitif psikolojinin ilerleyen süreçte, insanlığın sorunlarına çözüm getirebileceğine olan inancım ise bu alanda çalışma konusunda motivasyonumu artırmaktadır. Daha iyi bir yaşamı ve mutlu olmayı herkesin hak ettiğini düşünüyorum.
Sağlıcakla kalın,
Dr. Tayfun Doğan
www.tayfundogan.net